YÜRÜTMEYİ DURDUR(A)MAMA
Genellikle idare mahkemelerinin verdikleri kararlar sık sık gündeme geliyor ya…
Yürütmeyi durdurma kararı veriyor idari yargı.
Durmuyor ama bir türlü.
Keza adli yargıda hukuk mahkemeleri veriyor; bu kez adı yürütmeyi durdurma değil de, ihtiyati tedbir…
Tedbir kararı veriyor mahkeme.
Karşı taraf kamu ise; keyfe kalmış kararın uygulanması.
Tedbir havada kalıyor.
Yürütmeyi durdurma havada kalıyor.
Böyle bir hukuk devleti olur mu; ne dersiniz?
Devletin yargısı karar veriyor.
Devletin kamu kurumu kararı tabiri caizse ırgalamıyor.
Ortalık yıkılması gerek.
Kimse oralı değil.
Herhangi bir mahkemenin herhangi bir konuda verdiği tedbir kararı, yürütmeyi durdurma kararı eğer kamu tarafından uygulanmıyor, görmezden geliniyorsa kimse hukuk demesin.
Hoş o kadar abuk şeyler yaşandı ve yaşanıyor ki memlekette…
Hak, hukuk, adalet demek boşuna değil.
Yerel Mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararını takmıyor.
Uluslararası sözleşmelerle uymamız zorunlu olan AİHM kararları uygulanmıyor.
“Ben Yargıtay kararına bakmam, Bölge Adliye Mahkemesi kararı var” diyen hakim var ki Yargıtay kararı, BAM’ı da bağlıyor aslında da hangisi daha vahim bilemedik, hakimin takmaması mı, Yargıtay kararının BAM’ı bağladığını bilmemesi mi!
Hal böyle olunca, hukuk devletinin en küçük olmazsa olmazlarını bile işletemiyorsanız, yeni anayasa falan diye sevdalanıyoruz ya…
Kitapta yazan uygulanmıyorsa yeni anayasa n’apacak?
Daha çok çevre ile ilgili konularda verilen yürütmeyi durdurma kararları yansıyor basına ya..
Çevreyi korumak adına idare mahkemesi karar veriyor. Talana, zarara, doğaya yıkıma “dur bakalım” diyor.
Tınlayan kim?
Daha birkaç gün önce Ankara 11.İdare Mahkemesi tarafından verilen Phaselis Antik Kenti’ndeki çalışmalar için verilen yürütmeyi durdurma kararına rağmen SİT alanında iş makinelerinin çalışmasına ne denilebilir?
Kültür ve Turizm Bakanı’na sordular; “bence keyfini çıkarın” dedi iyi mi?
Oysa asıl onun karara sahip çıkması gerekmez mi?
Turizm insan demek değil, doğayı korumak, çok ziyaretçi geliyor diye çalışmaları savunmak mümkün olabilir mi?..
Salda ne hale geldi; 20 yıl önce, haritadaki bakir güzellikti.
Şimdi curcuna!
Daha nicesi var, madenlerle ilgili…
Devletin yargısını devlet dinlemiyor.
Bundan daha vahim bir fiili durum olabilir mi?
Sonra hukuk devleti öyle mi?..
Hukuk devletinin asli ilk şartı hukuka devletin uymasıdır.
Basit bir alacak davasında mahkeme diyor ki SGK’ya “tedbir var mahkeme sonucunu bekle”
SGK bile beklemiyor; kararı alıp öyle bir yorumla uygulamıyor ki..
Evlere şenlik hukuk.
Sonra hukuk guguk deyince kızıyorlar.
Kızmasınlar, yargıya uysunlar kafi.