YERSİZ TUTARSIZ “HÖRELENMEK”
DAĞLAR, BAĞLAR, DAĞLARI TIRMANAMAYAN, AĞLAR…
DAĞLARI DOLANMASINI BİLEMEYEN, GERİSİN GERİ KENDİNİ YUVARLAR.
Çağdaş bir dünyanın, çağdaş bir üyesi olabilmem için, kendime ve çağdaş dünyanın tüm üyelerine karşın sorumluluklarım var. Kendimi çağdaş dünyanın çağdaş değerler sistemiyle bağıtlamışım. Kendinize dürüst, karşınızdakine dürüst olmadıkça, içiniz çürür.
Kendi içinizde ki çürük, sizi devirir. Dere boylarında, şehir ve kasabalarda devasa asırlık çınarlar vardır. İçi kovuklaşmış. Kovuk içinde ateş yakar, çobanlar ve çocuklar, eşkıyalar barınır, sonu hüsrandır, koca çınar kökünden kurur. Tüm ağaçlar ayakta ölür.
“HÖRELENMEK” sözcüğünü yeni öğrendim. Yöresel söylemleri de var.
“HÖÖYT”, “HEDİLEN”, “HAYDÜLEN”, HEHEYT…”
“HADİ CANIM SEN DE…”(İsmet İnönü)
Haydülen De Haydülen
Şu Dağlarda Geyik Kalmadı
Oynülen De Kör Arabım Sen Oyna
Senden Başka Yiğit Kalmadı…
(Kerimoğlu/ Muğla-Mustafa Karaosmanoğlu-Hamdi Özbay)
***
“Sen kimsin, ben seni tanımıyorum”
“Beni ırgalamaz..
“Sen yoksun zaten, seni saymıyorum…”
“Bak bu yaptıklarını saymeyoz”,
“Üstüme gelme yakarım…” gibi ifadeler, öfkenin açık ifadesidir.
Halkımız ne güzel ifade etmiş :
“ Öfke ile kalkan zararla oturur…”
Ustam diyor ki; “ Bağlar, bağlar. Bal gibi bağlar..”
Ben de diyorum ki; bu bağlar; tatlı, ekşi üzüm verir, tadı buruk şarap, rakı verir, alkol verir. Elini, dilini, tüm bedenini alkolüyle seni beni yıkar, elini kolunu bağlar.
***
Mustafa Kemal Atatürk çağdaş uygarlığı hedef gösterir. Çağdaş uygarlık, sürekli ilerlemeyi, yeniliği, modernleşmeyi öngörür. Kanguru gibi iki ayağı üzerinde hedefe kilitlenir. Kanguru gerisindeki ağır kuyruğu geri hareket etmesini engeller, sürekli hep ileri giderek yaşamını sürdürür.
Toplumlarda; geçmişin vahşi savaşları, ırkçılık, bölücülük, aşırır kazanç hırsının verdiği öfkeyle saldırılarını yaşadıklarından sürekli ilerlemeyi seçenler, bilim ve teknolojik açıdan ilerleyerek refah düzeylerini artırmanın yolunu tercih ederler.
Bu yolu izleyemeyen toplumlar, gericiliğin , yobazlığın bataklığında; devinip dururlar. Başarısızlıklarını efelenerek, blöfler yaparak yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, siyasal, sosyal, kültürel, ahlaki ve edebi zafiyetler yaşarlar.
Çağdaş değerlerin dayandığı temel kuvvetin kaynağı;, …millettir, ilimdir, irfandır, ilim ve bilimden başka yol gösterici aramak gaflettir dalalettir…” diyor Ulu Önder Atatürk (29.12 .1920)lık,
Yüzümüzü döndüğümüz çağdaş uygarlığın yarattığı değerleri yok hükmünde görmek; en büyük gaflet, dalalet ve sapıklıktır. 98 yıllık millet egemenliğinin yerine kişisel egoların yarattığı değerler ( yalancılık, yolsuzluk, vurgunculuk, soygunculuk, kayırmacılık…) toplumsal huzursuzluklarımızın kaynağını oluşturur. Bu han-ı yağmadan pay kapmaya çalışanların yalakalığı, bukalemunluğuyla bu gemi su alır.
Sürekli kuyruğunun kıllarına hayran koşu atı, engebeleri aşmakta zorlanır, boyun üstü düşer. Hindi gibi kabarmak çağdaş yaşam ilkeleriyle bağdaşmaz. Siyaset bilimi akılcılığı, karşılıklı çıkarları, eşitlik, denklik, hoşgörü, eline diline hakim olmayı önerir.
Aceleci, öfkeli, hırslı davranışlar insana ve topluma zarar verir.
Sen başkasının arabasının tekerleğine çomak sokarsan, başkası da senin arabanın tekerine çomak sokar.
“Ben senin harmanını yakarım diyen, kendi harmanına yetişemez” diyor erenler * İ D U R A K İ *.
İhsan DURAK’ın tüm yazılarını okumak için tıklayın…