Bu hafta Yerli Malları Haftası idi. Okullarda çeşitli etkinliklerle bu hafta kutlandı. Bizde bu haftaki sohbet konumuz olarak bu konuyu seçtik. Çünkü yerli malı kullanmak ülke ekonomisine can vermek demektir. Önce tarihsel süreçle başlayalım.
Türkler Asya’dan Anadolu’ya kendi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde örgütlenerek gelmişler ve Anadolu’da da kendi ekonomik yapılarını oluşturmuşlardı. Anadolu’da 13. yüz yıl içinde dört grup vardı. Bunlar Gaziyan-ı Rum, Abdallan-ı Rum, Bacıyan-ı Rum ve Ahilik teşkilatları idi.
Bunlardan Gaziyan-ı Rum savaşçılar, Abdalan-ı Rum müzisyenler, Bacıyan-ı Rum kadın örgütlenmeleri, ve Ahiyan-ı Rum ise esnaf teşkilatı olup toplumun ihtiyacı olan malları üreten ve dağıtan gruptu.
Ahiler ürettikleri ile Anadolu’daki Türkmenlerin tüm ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Tahtacılar bu grubun çadır yapımcıları idi. Onun için bunlara Evci deniliyordu. Daha sonra kentlerin ihtiyacı için tahta üretmeye başlayınca isimleri Tahtacı Türkmenleri oldu.
Ahiler 1300 yılından 1400 yılına kadar Ankara’da da bir cumhuriyet kurarak kenti yönetmişlerdir. Asya’da ki Türk devletlerinin lüks ihtiyaçları ise Çin’den gelmekte idi. Çin çiftçi toplum olduğundan dolayı tarımsal ürünleri fazla ve ipekli kumaşları güzeldi. Tonyukuk Türk ulusuna Çin’in ipekli kumaşlarına ve tatlı yiyeceklerine kanılmamasını tavsiye etti. Çünkü Çin’in güzel giysileri ile yiyeceklerine kanan Türklerin özünden kopacağını belirtti. Bu bize Türk tarihinde ilk yerli üretimin korunmasını gösterir. Yani Türk ulusuna yerli malı kullanımın önemini belirtmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde yine toplumun ihtiyaçları Ahiler tarafından sağlandı ve fazla üretilen kaliteli mallar dış pazarlara satıldı. Fakat Sanayi Devrimi’nden sonra Avrupa ülkeleri fabrikalar ile kolay ve ucuz mal üretince bu malların pazarı ve fabrikaların hammadde ihtiyacı için sömürgeciliğe başladılar. Osmanlı İmparatorluğundan kapitülasyon kopararak, Osmanlı pazarına girdiler. Ahi teşkilatının bu ucuz mallarla rekabet edecek gücü yoktu. Ahilik 18. yüzyılda sona erdi. Piyasalar Rum ve Ermeni ustaların eline geçti. İngiltere ile 1838 yılında imzalanan Baltalimanı antlaşması sonucu ülke tamamen yabancı mallara açık pazar haline getirildi. Yerli üretim adeta tamamen bitti. Devlet yerli üretimi arttırmak için 19. yüzyıl sonunda bazı atılımlar yaptı. Okullar açtı. Fakat geç kalınmıştı. 1. Dünya Savaşı başladı ve Osmanlı yenilerek tarih sahnesinden çekildi.
Ulu önder Mustafa Kemal ve arkadaşları yabancı mal ile ülkenin nasıl çöktüğünü yaşayarak görmüşlerdi. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Cumhuriyet kurulunca Lozan görüşmeleri sırasında 17 Şubat 1923 tarihinde ekonomik durumu görüşmek ve yerli üretimi harekete geçirebilmek için İzmir İktisat Kongresi toplandı. Lozan Barış Antlaşmasında ülkeyi ekonomik olarak sıkan kapitülasyonlar kaldırıldı ve iç üretim teşvik edildi. Bu teşviklerle şeker fabrikaları, savunma sanayi, tarım aletleri sanayi, uçak sanayi v.b. gelişmeye başladı.
1929 yılında dünyada büyük bir ekonomik buhran ortaya çıktı. Avrupa ülkelerinin çoğu iflas etti. Cumhuriyet bu krizi fazla hissetmeden atlattı. İsmet İnönü bu kriz sırasında 12 Aralık 1929 tarihinde TBMM’de ulusal ekonomi ve yerli malları kullanmanın önemini anlattı. İzmir iktisat kongresinde de yerli malı kullanmanın önemi gündeme gelmişti. Hafta 1946 yılından itibaren her yıl 12 Aralık gününü takip eden haftada okullarda kutlanmaya başladı. Amacı yerli mallarının tüketimini arttırmaktı.1983 yılında adı Tutum,Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak değiştirildi.
Yerli malı kullanmak demek yerli üreticilerimizin de kazanması ve rahat yaşaması demektir. Yabancı mal kullanımı ise paramızın dışarıya gidip kendi üreticimizin aç kalması demektir. Yerli malı kullanalım ve kullanmayı teşvik edelim. Saygılarımla.