Bu hafta sonu Uşak, Malatya, İzmir’in çeşitli vakıf, belediye, valilik ve şirket davetleriyle EMİTT Turizm Fuarı’nda idim. Son dönemde birçok şehir, markalaşarak şehirlerine değer kazandırma arayışında. Marka değerine katkı sağlamak için UNESCO yaratıcı şehirler ağı kapsamında başvuru pek bir moda bu aralar!
Peki, nedir bu yeni moda yaratıcı şehirler ağı (YŞA) ?
YŞA, şehirler tarafından kendi birikim, yetenek ve altyapısına göre seçilebilecek 7 tema esas alarak UNESCO’ya başvuruluyor; Gastronomi, edebiyat, film, müzik, zanaat ve halk sanatları ve tasarım ile medya sanatlarından oluşuyor. Dünya genelinde YŞA’nın 295 üyesi var. Yaratıcılık hepsinde olmazsa olmaz!
Hedeflenen marka değerine ulaşmak için birbirini taklit eden benzer yaklaşımlar yerine, yöreye özgü yenilikçi çözümler üretilmesi şart! Bu da yerelin potansiyeline göre akılcı planlama ve yaratıcı yaklaşımlarla mümkün. Görüntüden öte gitmeyen, yaratıcılıktan uzak “ben yaptım oldu!” zihniyetiyle alınan Unvanların “tabela ünvanı” olarak kaldığı çok net!
Yaratıcılık; akla gelmeyen, uygulanmayan, olmayan bir düşünceyi hayata geçirerek fayda yaratmak demek! Zaten UNESCO’nun bu vizyonu aynılaşan kent kültürlerine farklı tarzların küreselde bilinirliğini artırarak toplumların yaratıcı dinamiklerini ortaya çıkarıp iç ve dış şehir paydaşlarına ilham vermeyi hedefliyor.
Kültürümüzde “Başımıza icat çıkarma, eski köye yeni adet getirme!” baskılayıcı deyimler toplumsal yaratıcılığa engel! Oysa yaratıcılık kültürden ayrı düşünülemez. Toplumsal yaratıcılık kültürüne sahip çıkmak, temel yerel yönetim vizyonlarından birisi olmalıdır. Pasif toplumlarda yaratıcılık, üretkenlik, sanat, bilim, teknoloji, özgürlük ve özgüven yeterince gelişemez ve kopyacılık, intihal ve adam satma kanıksanan bir durum olarak karşımıza çıkar.
Şehirlerin, UNESCO-YŞA çalışmaları yaratıcılık kültürünün toplum temelli yayılması için fırsat oluşturabilir. 2015’den beri Antep, Hatay ile Afyon gastronomi, İstanbul tasarım, Kırşehir müzik, Bursa ve Kütahya zanaat ve halk sanatlarında UNESCO’nun YŞA kapsamında bu Unvanı almışlar. YŞA kapsamında alınan Unvan, üstün özellikleri olan şehrin, insanlara ve sosyal gelişime kattıkları incelenerek hak eden şehirlere, başvurdukları alanda veriliyor.
YŞA kapsamında gastronomi temasının altyapısını uluslararası “Balıkesir Kahvaltı Festivali” önerim üzerinden inceleyeceğim.
Bir şehrin UNESCO Gastronomi Şehri olabilmesi UNESCO’nun önemsediği aşağıda özetlediğim sistematikle, akılcı eylem planı geliştirip kararlılıkla uygulamak unvan almanın temeli!… Bunlar:
* Şehrin karakterine aşina iyi gelişmiş bir gastronomi kültürüne sahip midir?
* Geleneksel şef ve restoran barındıran aktif bir gastronomi kültürü var mı?
* Geleneksel pişirme tarzında, kendine özgü malzemeleri kullanılıyor mu?
* Geleneksel yiyecek pazarı ve endüstrisi barındırıyor mu?
* Gastronomik festivaller vb etkinlikler düzenleme geleneği var mı?
* Sürdürülebilir yerel ürünlerin tanıtılıphalk zevkleri geliştiriliyor mu?
* Sağlıklı beslenme yerel yönetim ve eğitim birimlerince destekleniyor mu?
* Biyoçeşitlilik koruma programlarının müfredatlara dahil edilmiş midir?
Bu eksende gelelim önerdiğim DÜNYANIN İLK uluslararası Balıkesir kahvaltı festivali meselesine…
Değişik kültürlerin harman olduğu Türkiye mozaiği Balıkesir, geçen yıl Mayıs ayında YŞA kapsamında “Gastronomi Şehri” başvurusu yaptı. Burada YŞA başvurusu için düşünülen genel gastronomi festivali ile birlikte zeytin veya peynir festivali idi. Dünyanın farklı kültürlerine hitap edebilecek kahvaltıya dair her şeyi bulabileceğiniz ürün çeşitliliği ve tarif zenginliği ile “kahvaltının dünya başkenti” olmayı hak ettiğini düşünerek Balıkesir’de kahvaltı festivali yapmayı önerdim.
Hayalimdi. Balıkesir kahvaltısını “THY kahvaltı menüsü” olarak görmek, dünyanın ilk kahvaltı sempozyumunu Balıkesir Üniversitesi ev sahipliğinde yapmak ve önerdiğim 9 vizyon projemle yerelde Balıkesir kahvaltı markasının, kalkınmanın ve kadın istihdamının da kökleşmesi demekti.
İlk sunumu Mart ayında olmak üzere şehri yönetenlerin içinde olduğu üç farklı toplantıda yaptım. Yaklaşık 24 gün kaldığım bölgede 124 kahvaltı tarifi belirledim. Süt ürünleri, hamur işleri, yumurtası, zeytini ve birçok endemik bitki çeşitliliğiyle çay veya, ot yemekleri olarak Balıkesir adına çok ciddi bu değerler yöre halkı için fırsatlar barındırıyordu.
Bugün gelinen noktada ise ilçeleri de içine alan gastronominin fırsat-tehdit/zayıf-güçlü yönlerinin analizi yapılmadan, yerel paydaşlara ve topluma anlatılıp hedef birliği sağlanmadan BALIKESİR KAHVALTISI konsepti gerçek bir fiyasko!
Önerilen listede endemik zeytinden reçelin yerine, sadece Havran’da hasadı yapılmaya başlanan mandalina reçelini koymak üzücü. Ben olsam mandalinanın peltesini ve muhallebisini ön plana çıkarırdım. “Elli peynirli şehir” derken Kopanisti peyniri ve Soka’yı önermek hangi özünü tanımayan aklın eseridir?
Balıkesir kaymaklısı, kaşar loru, kaymakaltı kızartması, poylu tuz, mısır aşı, kesikli su böreği, Ayvalık tostu, taputma, yumurtalı ot kavurması, yumurta kapaması, ebegümeci-dut-ıhlamur yaprağından bahar sarması vb. bulunmazken genel geçer, dostlar alışverişte görsün kafasıyla oluşturulan konsept Balıkesir’in markalaşması adına risk!
Balıkesir Kahvaltısının temelini oluşturan Macır tarhanası, etli-tahinli çorba, Ovmaç vb. geleneksel çorbaların hiç yer almamasına ne demeli? Kaz Dağları gibi biyoçeşitliliğin harman olduğu ortamda bu çeşitliliğe sahip çıkmak için hiçbir eğitsel farkındalık girişimlerinin olmaması ürkütücü. Yerelde lokantalarında bilindik ezber Türk mutfağı tatları servis edilirken Balıkesir’e özgü tatları standardize edip onları restoran menülerine hala girmemiş olması YŞA ünvanını tabeladan öteye taşıyamaz. Tıpkı diğer şehirlerde olduğu gibi.
Başvuru sırasında kişisel kaprislerle keyfi olarak dahil edilen ve edilmeyen sivil örgütler, bürokrasi, özellikle de Turizm İl Müdürlüğü’nün, üniversitenin, akil gastronomi uzmanlarının süreç içinde olmaması da çok daha büyük fecaat. Bu sürece toplumu ve ilgili kurumları da içine alan bilgi ve her toplum katmanından temsil temelli fonksiyondan uzak maalesef.
Önemli olan tabela unvanlar değil, toplumsal yaratıcılığı destekleyip sürekli gelir yaratacak sistemli altyapı oluşturarak, sağlıklı beslenme ve yerel kalkınma adına toplum temelli altyapıyı YŞA üzerinden kurmaktır.
İki yıldır kahvaltı projesi üzerinde çalıştığını söyleyen, “sizin önerinizde ne var ki Balıkesir’e gönül veren herkes böyle bir festival düşünebilir!” diyenlere “20 yıldır o pozisyondasınız niye hayata geçirmediniz?” diye sorduğunuzda cevap veremezler.
Bu cevap veremeyen, kulaktan dolma projeleriyle ve cehalet özgüvenli kaprisleriyle, ili yönetenlerin iyi niyetli yapıcı yaklaşımlarına rağmen Balıkesir gastronomi kenti olabilecek midir?
“Ben yaptım oldu” diyerek, egoların intihalle yaratıcılığın toplumsal dinamizmin önüne geçtiği ortamın sonucu tabela unvan olacaktır. Tıpkı YŞA dahil olan diğer şehirler gibi. Yazık! Kaybeden şehirler, toplumsal dinamizmle yaratıcılık! Hepimiz… Belki de Turizm Bakanlığı keyfi, altyapısız başvuruların önüne geçip disipline etmeli mi, ne dersiniz?
Size net bir tavsiyem olsun: Siz siz olun projelerinizi tescil ettirerek paylaşın! Dünya ve ülkemiz için birçok ilkleri barındıran geliştirdiğim 11 festival projemde artık öyle yapıyorum. Gelecek eski köye yeni adet getirenlerin ve hayalleri büyük olanlarındır!
* Süleyman Dilsiz Gastronom-Yemek kitapları yazarı
Çok yerinde, alkışlıyorum , keşke tam “festival bozuntusu”sırasında olsaydı bu yayın.