YANLIŞ TRENE BİNMEK
“ Yanlış trene bindiyseniz, koridorda ters yöne yürümenin yararı yoktur…” D.Bonhoeffer
Güneş her sabah doğudan doğar, batıdan batar. Siz sürekli doğuya giderseniz, yine bulunduğunuz noktaya gelirsiniz. Ne güneşin doğuşunu, ne dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesini, önleme gücünüz yok. Güneş günü şafakta karşılar, akşam kızıllığında uğurlar.
Güneşi görmek, güneşte yaşamak için, güneşle bilikte uyanmanız, gerekirken; güneş kendini dağlar ardına sakladığında uyanıp, ışıklı gecelerde, çaddelerde , sokaklarda, yıldızların altında hayaller kurarken , gecenin karanlığının en koyu olduğu saatte, aydınlığa en yakın durumdayken uykuya dalarsanız, gündüzün gerçeklerini göremezsiniz.
Güneş, burçtan burca koşarken, sizin mevsimlere küfür etmenizin bir anlamı ve değeri yok. Her mevsim kendi minvalinde yol alır. Her yolun kendi yönündeki engebeleri, iniş, çıkışları içinde yollar da yol alınır.
“Evlerinin önü vişne fidanı
dolanı dolanı buldum odanı
Hani bu güzelin körpe fidanı…”
diye türkülere dize olur yollar.
“Dağlar sizi delik delik delerim…”diyerek yakınmalar yetmez, ama her şeye evet efendim, sepet efendim, el pençe durmak, akan zamana karşı durmak, sorunları çözmez.
“Devletimizin temelinde ki ilk harç; BAĞIMSIZLIK BİLİNCİDİR, bu bilinç yok edilmiştir..” Uğur MUMCU…
Zamanlar ötesinden, seslenir Mevlana;
“Mecnun değilim dost ama çağırsan çöllere gelirim.
Sana yalan halde gelmem,toplarım özümü yalın halde gelirim.
Kapıyı çaldığımda “kim o?” dersen ; ben olmam kapıda, sen olur gelirim.
Sen, “gel” de yeter ki, yola yük olmam yol olur gelirim…” MEVLANA
“İNANÇ ruhun güzelliğidir, ruhsa ölümsüzlüğün ta kendisidir.”
Mevlana’nın bu ölmez dizelerini kendilerine yol belleyenlerin bağımsızlık, özgürlük eşitlik, barış, huzur ve çağdaşlaşma ülkülerinin eseri TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’nin yolunu saptırmaya ant içmişlerin egemenliği altında olduğunun farkında mısınız.
Bağımsızlık ve özgürlük ruhunu öldürenlerin, kör baskısı altında bulunan toplumlar, sahip oldukları zenginliklerin anlam ve önemini fark edemeyenlerin, uyandıklarında; ellerinde sadece göçmenlik sertifikaları kalacaktır.
Son yıllarda bölgemizde yaşanan göç dalgalarında bir anlam bulamayanların, yolunun sonu bellidir.
“ Ne içindeyim zamanın, ne büsbütün dışında;
Mavi, masmavi bir ışık ortasında yüzmekteyim.” Ahmet Hamdi TANPINAR
Mavi ışık, “beyaz ay yıldızlı albayrağa adayanların dilinden, gönlünden, özünden düşen düşüncelerin anlamını kavrayamayanlara;
“Ben Atatürkçüyüm…Ben Cumhuriyetçiyim…Ben laikim.. Ben antiemperyalistim…Ben Tam bağımsız Türkiye’den yanayım… Ben insan hakları savunucusuyum… Ben terörün karşısındayım.. Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım…”diyen Uğur Mumcu, “doğru, dosdoğru” yolda kendini yıldızlaştırmıştır. Ömürlerini yanlış trenlere binenlere meydan okuyarak ömrüne ömür katmıştır.
Terörün karşısında bir kale olan Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan, İzmir’i kana bulamak isteyenlere karşı kahramanca direnen trafik polisi Fethi SEKİN’in mekanları ışıklar içinde olsun.
Yaşamlarını toplumun huzur ve barışına adayan tüm güzel insanlara selam , saygı, sevgi, hürmetlerimle, önlerinde selam dururum.
Yaşadığımız zamanı doğru okumak , doğru zamanda doğru yerde bulunmak, aydınlık ister, bilgi, görgü, ar namus, cesaret, yiğitlik ve kahramanlık ister.
Pansumanla, kangren olmuş yaralar iyi olmaz. Tedavisini ancak uzman hekimi bilir. Karar hekimle, hasta arasında varılacak, oluşturulacak birlikle gerçekleşir.
Yüz yılların ötesinden seslenir erenler; tüm olumsuzlukların ters giden , iyileşmeyen yaraların tedavisini, ateş ve toprak yok eder diyor ustalar. Tüm kirlerin panzehiridir ateş ve toprak.
Çakıl taşının bile kanla boyandığı bu torakların, parsel parsel pazarlanmasının, gün gelir havasına, suyuna muhtaç kaldığımızda, köprü çayın öte yakasında kalacağını unutmamalıyız* İ D U R A K İ *.
BU VATAN KİMİN
“Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutta gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay’ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.” Orhan Şaik GÖKYAY