1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında İran’dan Türkiye’ye göç edip farklı illere yerleşmiş Türkler, Küresünni olarak adlandırılır. Küresünnilerin bir kısmı Türk olmalarına rağmen birtakım baskı ve zulümlerden dolayı kimliklerini yitirmişlerdir. Her türlü güçlüğe göğüs gererek millî kimliğini korumayı başaran kesimin ise milli şuuru oldukça güçlüdür.
İran, sahip olduğu jeo-politik konumundan dolayı tarih boyunca birçok millete ev sahipliği yapmıştır. Türkler tarihin değişik dönemlerinde bu bölgeye egemen olmuştur. Günümüzde İran sınırları içinde yer alan ve Küresünnilerin de yoğun olarak yaşadığı Güney Azerbaycan bölgesinde pek çok Türk boyu yaşamıştır. Bu Türk boyları arasında; Azerî Türkleri, Kaşkaylar, Avşarlar, Kaçarlar, Şahsevenler, Horasanî ve Bocagçiler, Karadağlılar, Karapapaklar, Karâyiler, Hemse Türkleri, Kengurlular, Bayat, Karaçorlu yer alır.
Küresünni adının bir rivayete göre Kara-Sünnî, Kore-Sünnî (kör edilmiş Sünnî) sözlerinden geldiği söylenir. Bu açıklamanın ilmî yönünün olmadığını belirten Oktay Aslantaş, Küresünnilerin İran’ın Urmiye şehri ve civarına hâkim olan Kasımlı Avşarlarından olduğunu ifade etmektedir.
Başka bir rivayet ise, Türk toplumunun liderinden dolayı “Kör Hasanlı” diye anıldığı, bu ismin sonradan Küresünli’ye dönüştüğüdür. Kör Hasanlılar, İran Avşarlarının bir koludur. Küresünniler de Avşar boyuna mensuptur. Sünnîlerin yoğun olarak yaşadıkları bölge olan Güney Azerbaycan’da Sünnîoğulları anlamına gelen “Guresünnî” tabiri de kullanılmıştır.
Hoy, Selmas ve Urmiye bölgelerinde yaşayan Küresünnileri, Giresunlu veya Kiresunlu olarak tanımlayan Yaşar Kalafat, bu Türkmen-Oğuz toplumunun Azerbaycan’ın söz konusu bölgelerinde yaşadıklarını belirtmektedir. Ona göre Güney Azerbaycan’da genel kanı bu toplumun Karadeniz’in Giresun bölgesinden geldikleri yönündedir. Bunlar Çepni Türklerindendir. Kalafat’a göre mezhepleri Şafiî olan Küresünnilerin lehçeleri, Karadeniz ile Tebriz Türkçesine benzemektedir.
Küresünnilerin bir kısmı İran’da diğer kısmı da Türkiye’de yaşamaktadır. Recep Albayrak, “Türklerin İranı” adlı eserinde, Küresünnilere, Kara-Sünni ve Giresunlu diyenlerin olduğunu ifade etmektedir. Diğer taraftan Küresünnilerin Selçuklular’ın batıya hareketi esnasında Güney Azerbaycan’a yerleşen Oğuzlardan olduğu görüşü de kabul edilmektedir. Bu bölgede kalabalık sayıda Oğuz toplulukları yaşamaktaydı.
Küresünnilerle ilgili önemli bilgiler veren Tohid Melikzade’ye göre; “Celalî isyanları sırasında Köroğlu, Selmas bölgesine gelmiş ve şehre yakın Höder Kalesi’nde kalmıştır. Köroğlu Kalesi, Selmas’ın Küresünni bölgesinde hâlâ ayakta durmaktadır. Bu kale Kaçarlar tarafından da kullanılmıştı. Bu dönemde olduğu anlaşılan bir diğer gelişme de Selmas ve Azerbaycan’ın batı bölgelerine Giresun’da yaşayan Çepni boyundan birtakım insanların gelip yerleşmesidir. Selmas halkı onlara Giresun’dan geldiklerinden dolayı Küresünlü veya Küresünni demişlerdi. Küresünniler Sünnî inanca sahip Türklerdendirler. Konuşma tarzı ve folklorları Azerîlerle aynıdır ve musikileri Anadolu halk musikisine benzer.”
1921 ve 1922 yıllarında İran’da büyük karışıklıklar yaşanmıştır. Bu durumdan Küresünniler de etkilenmişti. Bu süreçte Küresünniler kendilerini korumak için silahlanmıştır. Küresünnilerin ileri gelenleri Sılav köyünde toplanmışlardı. İran devleti Küresünnilerin silahlarını teslim etmelerini ve devlete bağlılıklarını bildirmelerini istemişti. İranlıların Küresünnilere uyguladığı baskı ve zulümlerden dolayı Küresünnilerin bir bölümü Türkiye’nin doğusuna göç etmek zorunda kalmıştı.
Bu göçler neticesinde Küresünniler; Van kent merkezinde bulunan sekiz mahalleye, merkeze bağlı yedi köy ve sekiz beldeye, Özalp ilçesinde on üç, Çaldıran ilçesinde on iki, Saray ilçesinde altı, Başkale ilçesinde dört ve Edremit ilçesinde de bir köye yerleşti.
İran’ın Azerîlere yönelik uyguladığı politikaları her geçen gün sertleştirmesi Türk Hükümeti’nin tepkisine neden olmuştu. Diğer taraftan Türk Hükümeti Azerî Türkleri ile ilişkileri geliştirmeye gayret etmiş ve Güney Azerbaycan topraklarından gelebilecek Ermeni ve Nasturî tehdidine karşı çeşitli önlemler almaya çalışmıştı.
Güney Azerbaycan olarak nitelendirilen bölgede meydana gelen güvenlik olayları nedeniyle Küresünniler başta olmak üzere Türkiye’ye önemli göçler yaşanmıştı. Arşiv kaynaklarında İran’dan gelecek muhacirlerin Van vilâyeti ile İran sınırına yakın yerlerde yerleştirilmelerinin uygun olacağı belirtilmekteydi. Yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan muhacir ailelerin Van’da iskân edilerek masraflarının karşılanmasına yönelik çalışmalar da yapılmıştı. Fakat ekonomik sıkıntılar yüzünden bu ailelerin bütün ihtiyaçları karşılanamamıştı. Ancak yine de mevcut imkânlar ölçüsünde sorunlar giderilmeye çalışılmıştı.
Küresünnilerin iskânı ile ilgili bir diğer belgede, İran’ın Kotur havalisinden gelen muhacirlerin bir kısmının Elazığ, Ankara, Konya ve diğer şehirlere nakledilmesinin düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Aynı şekilde İran hükümeti tarafından din ve mezheplerine müdahale edilmesi nedeniyle yüz hane halkının Bitlis ve Diyarbakır vilâyeti dâhiline iskân edilmeleri de gündeme gelmişti.
İran’daki bütün varlıklarını bırakıp zor şartlarda Anadolu’ya ulaşan Küresünnilerin bir kısmı Van’a yerleşti. Dönemin Van Valisi Bekir Sami Bey, muhacir durumda olan Küresünnilere devletin bilgisi dâhilinde araziler tahsis etti. Yapılan incelemeler sonucunda İran’da zulüm gören ve bundan dolayı da Devlet-i Aliyye’ye sığınmak isteyen Pir Ahmedzâde Veli, Himmet ve Hasan adlı şahısların iskânıyla kendilerine arazi tahsis edilmesi de söz konusu olmuştu.
1934 yılında çalışmalarını tamamlayan sınır tespit komisyonu bir neticeye ulaşmıştır. Bu neticeye göre İran, Ağrı Dağı bölgesinin bir kısmını (Küçük Ağrı bölgesini) Türkiye’ye bırakmıştır. Türkiye ise buna karşılık Van’ın güneydoğu bölgesindeki Bazırgan ve Küresünnilerin de yaşadığı Kotur bölgesindeki arazinin bir bölümünü İran’a bırakmıştır. Böylece Türkiye ile İran arasındaki 536 kilometrelik sınır şeridine 517 sınır taşı dikilmiştir.
Gerek sınır hattının belirlenmesinden sonra ve gerekse daha önce Güney Azerbaycan dediğimiz bölgede yaşanan gelişmelerden dolayı Türkiye’ye önemli göçler yaşanmıştı. Bu göçlerle bağlantılı olarak dönemin Başbakanı İsmet İnönü 1935 yılında hazırlamış olduğu raporda, İran’dan gelen Türk muhacirlerinin İskele’deki büyük bir köye yerleştirildiğinden bahsetmektedir.
İnönü, raporunda ayrıca: “Sağlam bünyeli iyi bir Van şehri Şark’ta Cumhuriyetin önemli bir temeli olacaktır. Böyle bir temel Türk hâkimiyeti için her bakımdan lâzımdır”, ifadelerini kullanmaktadır.
Bölgede önemli faaliyetlerde bulunan Birinci Umumî Müfettişlik verilerine göre 1928-1937 yılları arasında yapılan iskân çalışmaları kapsamında Küresünnilerden 5028 kişi Van’a yerleştirilmiştir.
Kaynak: Doç. Dr. Ferit Yücebaş