Yayınlanma Tarihi :

VAHDETTİN’İN KAÇIŞI

VAHDETTİN’İN KAÇIŞI

Bu hafta sizlerle son Osmanlı padişahı Vahdettin’in nasıl yurttan kaçtığından bahsedeceğim. Çünkü 17 Kasım 1922 tarihi Vahdettin’in İngilizlere sığınıp İstanbul’dan kaçtığı tarihtir. Bizde Osmanlı tarihine kapsamlı bir bakış açısıyla bu durumu değerlendireceğiz.

Osmanlı Beyliği 1299 tarihinde Söğüt’te kuruldu. Kurucusu Otman Bey idi. Otman Beyin akıl hocası ise kayınbabası  Ahi şeyhi Edebalı idi. Edebalı,  Osmanlı Beyliğinin kurucusunun fikir babasıdır. Edebalı Otman Beye “Oğul insanı yaşat ki devlet yaşasın” demiştir. Böylece devletin kurulmasının amacının insanı yaşatmak olduğunu belirtmiştir. Bugün dünya bu görüşe yeni gelmektedir.

Osmanlı Beyliği İstanbul’u fethedinceye kadar Bektaşi meşrepli bir beyliktir ve hizmetin özünde insan bulunur. Bu özelliği nedeniyle hızla büyümüştür. İstanbul kuşatıldığında Ortodoks Hristiyanlar Osmanlı’nın kenti fethetmesini istemişlerdir. Tüm topraklarını kaybetmiş ve kazanma şansı hiç olmayan son Bizans imparatoru ise “teslim ol şehir zarar görmesin” teklifine “Cesedimi çiğnemeden giremezsin” diyerek itiraz etmiştir. Fatih İstanbul’un surlarından girdikten sonra imparatoru aratmış ve imparatorun cesedi ayaklarındaki ayakkabılardan tanınmıştır. Yani imparator kentinin surları dibinde can vermiştir.

Fatih’ten sonra Yavuz Sultan Selim’e kadar durum devam etmiş ve imparatorluk bir cihan imparatorluğuna dönmüştür. Yavuz’un halkın dertlerine ilgisiz kalması yüzünden Anadolu’daki bazı Türkmen aşiretleri Şah İsmail’e katılmışlardır. Yavuz önce Şah İsmail ile Çaldıran savaşını yapmış ve Şah İsmail’i yenmiştir. Daha sonra Mısır üzerine sefere çıkmış ve Mısır’ı fethetmiştir. Mısır’ın fethinden sonra Mısır’dan Arap ulemayı getirtip devletin paradigmasını Bektaşilikten Eşariliğe çevirmiştir.

İmparatorluğun paradigmasının Eşariliğe dönmesi ile imparatorluk önce duraklamaya, sonra gerilemeye ve sonra da dağılmaya başlamıştır. 1699 Karlofça antlaşmasından sonra Osmanlı sürekli toprak kaybetmiştir. Avrupa devletleri önce aydınlanmayı yakalamış ve ardından sanayi devrimini gerçekleştirmiştir. Osmanlı ise aydınlanmadan karanlığa düşmüştür.1730 yılında sona eren Lale devri Osmanlı’nın aydınlanmayı yakalama çabasıdır.1770 yılındaki Çeşme baskını ise Osmanlı’yı tamamen yeni arayışlara itmiştir.1773 yılında Batı usulünde eğitim veren Bahri Mühendishanesi kurulmuştur.19. yüzyıl içinde Batılılaşma çabaları sürekli gündemi işgal etmiş ve yeni arayışlar yapılmıştır. Fakat Eşari düşünce terk edilmediğinden dolayı tüm bu çalışmalar başarılı olamamıştır. Sanayileşme de başarılamamıştır. Sonunda Osmanlı Avrupa ülkeleri arasında hasta adam olarak görülmüş ve mirasının paylaşılması için gizli antlaşmalar yapılmıştır.

1908 yılında 2.Meşrutiyet ilan edilmiş ve halkın temsilcileri ülkeyi yönetmeye başlamışlardır. Bu dönemde iktidarda olan İttihat ve Terakki Cemiyeti ülkeyi kalkındırmak için elinden geleni yapmıştır. Fakat devlet 1914 yılında Mehmet Reşat’ın padişahlığı döneminde savaşa girmiştir.1918 yılında savaşın son yılında Mehmet Reşat vefat edince yerine 6. Mehmet Vahdettin tahta çıkmıştır. Vahdettin devlet yönetiminde milleti dışlamış ve meclisin dönemi sona erdiği için seçimleri yeniletmemiştir. Vahdettin önce Mondros ateşkes antlaşmasını imzalamıştır. Sonra ülkenin parça parça işgal edilmesine ses çıkarmamıştır. Yunan ordusunun İzmir’i işgal etmesinde ise Yunan ordusuna karşı gelinmemesini istemiştir.

Buna itiraz eden başta Mustafa Kemal olmak üzere yurtseverler milli mücadeleye başlamışlardır. Önce İstanbul üzerine baskı oluşturarak Meclisi Mebusan’ın açılmasını sağlamışlardır. Meclisi Mebusan Misakı Milliyi kabul edince İngilizler buna itiraz etmişler ve bu kararın geri alınmasını istemişlerdir. Durum padişaha iletilince Vahdettin kararın geri alınmasını istemiştir. Mebuslar milletin kararı olduğunu söyleyince padişah “Paşa paşa millet dediğin bir koyun sürüsü.Ona da bir çoban lazım o da benim” demiştir. Böylece devlet insanı yaşatmak mantığından insanı koyun gören mantığa gelmiştir.

Meclis kararı geri almayınca İngilizler İstanbul’u işgal etmişler ve meclisi dağıtmışlardır. Bunun üzerine yurtseverler Mustafa Kemal öncülüğünde 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da TBMM’ni açmışlardır. Böylece milleti temsil eden meclis Ankara’da Kurtuluş Savaşını başlatmıştır. Vahdettin bunu isyan olarak algılamış ve sözde bu isyanı bastırmak için Anzavur komutanlığında ordu kurmuştur. Fakat bu orduda başarılı olamamıştır.

Sonuçta Vahdettin İstanbul’da 4 yıl savaştığı düşman olan İngilizlerin kontrolünde esir bir padişahtır. Hiç bir hükmü yoktur. Ayrıca kendi vatanını bölen parçalayan bir antlaşma olan Sevr antlaşmasını da imzalamakta bir behis görmemiştir. Bu antlaşmanın Ankara’daki meclis tarafından da kabul edilmesini istemiştir. Halifeliğini kullanmaya kalkmış ama başta Araplar hiçbir Müslüman ülke onu tanımamıştır.

9 Eylül’de Yunan ordusu İzmir’de denize dökülünce yenilen itilaf devletleri Mudanya’da ateşkes antlaşması imzalamak zorunda kalmışlardır. Ardından Ankara hükümetini itilaf devletleri barış görüşmeleri için Lozan’a davet etmişlerdir. Bunun yanında İstanbul’daki sözde hükümeti de görüşmelere çağırınca sorun çıkmış ve TBMM saltanatı kaldırarak bu sözde hükümeti bitirmiştir. Saltanatın kalkması ile Vahdettin boşa çıkmıştır. 6 Kasım günü muhalif gazeteci Ali Kemal’in İzmit’te linç edilmesi ile korkuya kapılmış ve 16 Kasım günü düşmanı olan İngiltere’ye mektup yazarak İstanbul’da canının tehlikede olduğunu belirtmiş ve sığınma talep etmiştir. 17 Kasım günü İngilizler Vahdettin ve çevresini alarak Malaya gemisi ile Malta adasına götürüp bırakmışlardır.

Malta adası meclisin dağıtılması sırasında yakalanan mebusların esir tutulduğu adadır. Vahdettin buradan önce Cidde’ye gitmiş ama Mekke şerifi Hüseyin istememiştir. Oradan yine savaştığı İtalya’ya sığınmıştır. İtalya kendisine Osmanlı’nın parçalanması görüşmelerinin yapıldığı Sen Remo bölgesinde oturma izni vermiştir. Burada 1926 yılına kadar yaşamış ve orada ölmüştür. Öldüğünde cesedi parasızlık nedeni ile hastanede rehin kalmıştır. Buradan alınan ceset Şam’a götürülmüş ve oraya defnedilmiştir. Günümüzde torunları Mustafa Kemal’in yapılması gerekeni yaptığını ifade etmektedirler. Saygılar.

 

18.Kasım.2023

Sinan Kahyaoğlu

Kaynak : Sinan KAHYAOĞLU

YORUM YAP