SENİ GÖRDÜM RÜYAMDA
Seni gördüm rüyamda,
Uzaktan bakıyordun bana
Biraz geç fark etmiştim seni, arkadaşlarla neşeli bir muhabbetteydim. Bana hislerimin hep kuvvetli olduğunu söylerdin, sanırım bazı hislerim bazen daha da kuvvetli oluyor. İzlendiğimi fark edebilmiştim. Çünkü bu gözleri bakmadan da hissedebilirdim, her kıvrımını bilebilir, renginin her tonunu ayırt edebilirdim. Gözlerinin üzerindeki o güzelim kirpiklerini yukarı kaldırdığında saklı yeşil cennet çıkardı ortaya.
Oysa ne kadar uzun zamandır görmemiştim seni, yıllar olmuştu. Bana bakışını, beni dinleyişini özlemiştim. Gözlerine pek bakamazdım. Bakamazdım değil aslında bakmayı sevmezdim. Gözlerine baktığımda gördüklerim beni üzerdi.
O gözlerde başka sevgiler görmek çok üzüyordu, beni. O hazinenin her tonunda sakladıklarını sessizce de dinleyip görebilirdim. Sen var ya beni hep çok sevdiğini söyledin ama biliyor musun? Hayır tabi ki bilmiyorsun ben hiç inanmadım beni sevdiğine…
Belki bu yüzden ben de sevmeyi öğrenmedim. Hep güçlü olmalıydım. Hayat beni hep güçlü olma konusunda sınayacaktı. Öyle dememiş miydin bu dünyada herkesin sınavı farklıydı.
Yıllar sonra, hayatta yol aldıkça öğrenecektim güçlü olmak değil mutlu olmaktı yaşamak. Ama yine de hep güçlü olmak zorunda kalmıştım. İşin doğrusu bu konuda en çok da sana kızgındım ve hala da çok kızgınım…
Mutlu olmak için çok şeye ihtiyaç hissetmiyorsam, benden keyiflisi yoktu.
Mutluluk ise aranacak bir şey değildi.
Bazen şükretmekti,
Bazen keyifli bir akşam yemeği,
Bazen güneşli bir sabaha uyanmak,
Bazen keşfetmek,
Bazen öğrenmek,
Bazen çılgınlık yapmak,
Bazen hüznü yaşamak, bazen ise bir oyundu mutluluk. Çocuklar bu yüzden hep mutluydu. Hayata bir oyun gibi bakabildikleri ya da hayatı oyun haline getirdikleri için…
Ayrı yollara savrulalı uzun zaman olmuştu. Seni neden görmüştüm ki…
Oysa bir taraftan da diyordum ki “neden?” diye sormuyordum.
Görmüştüm işte yıllar sonra seni rüyamda. Bir şeye vesile olmasına gerek var mıydı?
Yoktu…
Uyanmıştım, sordum kendime bir anlamı var mıydı?
Dürüstçe kendimi dinledim. Sonra tabii ki rüya yorumlarına baktım.
Okuduğum satırlar beni çok mutlu etmese de mutsuz da etmedi. Anladığım tek şey içimdeki sabır taşına daha fazla sarılmam gerektiğiydi. Bir zamanlar hayatının onsuz olamayacağını düşündüğün kişi yıllar sonra hayatında bir yabancı olabiliyordu. Hayat hep bir unutma hali değil miydi?
Unutabilenler tadını varıyor, takılıp kalanlar antidepresan mı alıyordu? Bilemeyiz, ama beni eskilere götürdü.
Zamanında hayatımda olmaz ise olmaz dediğim ve bugün hatırıma bile gelmeyen kaç kişi vardı. Hayatımdayken onlarsız olamayacağını düşündüğüm ama zamanla bir ya da birçok nedenle hayatımdan çıkan insanlar…
Hayatımızdan çıkardığımız insanların azlığı ve çokluğu önemli miydi?
Evet tabi ki önemliydi.
Önemliydi…
Hayır hiç de önemli değildi.
Fakat önemli değil, bunu düşünmek istemediğime karar verdim. Yeniden okuduğum satırlara dönmek istedim. Merak ediyordum…
Evet anlamı vardı. Ayrı yollara savrulsak bile unutmamıştım. Gözlerine bakmayı sevmezdim ama bana ait olsun isterdim. Bu yeşil vadi sadece benim olsun isterdim. Hayatta sevgi konusunda bencil olmak hakkım değil miydi? Evet hakkımdı. Sevgisiz bir ortamda büyüyen ben yeni hayatımı kurarken olabildiğince bencil olmak istiyordum. Bencilliğimin en üst noktası ise sevgi olsun istiyordum.
Satırları okurken yine mola verip düşündüm. Hayatımda ne kadar bencil davranmıştım. Sanırım hiç, evet hiç davranmamıştım. Bence kitaptaki çok haklıydı gerçekten bencil olmak gerekli diye düşündüm.
Sanırım böyle bitmeyecekti bu kitap…
Müzik önerisi:
https://www.youtube.com/watch?v=V3IVdLo-2NM&pp=ygUkY29sZHBsYXkgZmVlbHMgbGlrZSBmYWxsaW5nIGluIGxvdmUg