Türkiye’de hem komik, hem gereksiz işler oluyor.
Haliyle bunlar kamuoyunda gündem şekline de dönüşüyor.
Saçmalama tavan yapıyor.
Kurumlar kendi sorumluluk alanlarından çıkıp başka alanlara daldıkları zaman ise karşımıza daha da anlaşılmaz tablolar çıkıyor, yorumlayamıyorsunuz.
İşte karşımıza birkaç gün önce yine Diyanet çıktı.
Biliyorsunuz hemen her konuda görüş bildiriyor Diyanet.
Ama doğru din kurallarını ne kadar ve nasıl aktarıyor topluma?
Toplumun hassasiyetleri ile ne kadar ilgili?..
Türkiye’de İslam’ın, Kur’an-ı Kerim’in doğru anlatılmasında, öğretilmesinde ne kadar çaba harcıyor Diyanet?
Harcasa, hurafeye fırsat vermese, bu kadar tarikat, bu kadar cemaat dal dal budaklanıp, şifa arayanlar bu kadar dergah, hoca(!), şıh(!)’a gider mi?..
Neden sesi çıkmaz Diyanet’in?..
Örümcek gibi Türkiye’yi saran, din adı altında cahil insanları olmadık taraflara yönlendiren bu örgütlenmeler FETÖ gibi başka devasa belalara yol açmıyor mu?..
Açmayacak mı?
İşte bunlarla ilgilenmesi gereken Diyanet, asli görevlerini bir kenara bırakıp, “vatandaş ne zaman pazara gitmeli” bunu anlatıyor dergisinde…
Pazara giderken liste yapın…
Önce tüm pazarı gezin, en ucuz nerede var bakın…
Hep aynı yerden alışveriş yapın, böylece satıcı sizi tanır, taze ve ucuz verir…
Pazara akşam gidin, daha ucuza alışveriş yapın…
E bayağı aydınlandık…
Kim ne zaman pazara gider, nasıl alışveriş yapılır bilinmiyordu zaten, öğrendi ahali.
Gerçekten komik hallerimiz bunlar.
Ama aynı zamanda acınası durumumuzu yansıtmıyor mu?..
Diyanet’in uğraştığı, kafa yorduğu bu mu olmalı?..
Hayatın içinde zaten öğrenilen ve yaşanan deneyimleri Diyanet’in anlatmasına gerek var mı?..
Kim ne zaman pazara gideceğini, nereden nasıl alışveriş yapacağını gayet iyi bilir.
Yeter ki cebinde parası olsun.
Pazara giden vatandaş zaten genellikle parasının kuruşunu hesaplayan, taze ürün almak isteyen, hem bilinçli hem ekonomik alışveriş yapmak isteyen vatandaştır.
Vatandaşa akşam pazara gidin demek ise vatandaşın ucuz alışveriş yapmasını sağlamaz.
Elbette pazarcı, elinde kalan malları geri götürmesin, hepsini satsın diye fiyatları düşürebilir, lakin elinde çürük ve kötü ürün de kalmış olabilir.
Velhasıl bu tip basite inmiş düzeyi gördüğümüzde şaşırıyoruz.
Bakınız, geçenlerde Melih Aşık, bir cami duvarında okuduğu yazıyı aktardı köşesinde; biz de sizlere aktaralım aynı yazıyı:
“Çocuklarımıza ibadet öğretmeden önce ahlaklı olmayı öğretelim. Yoksa çocuklarımız namaz kılan bir hırsız, oruç tutan bir sapık, hacca giden bir yalancı, kurban kesen bir tefeci, şehadet getiren bir terörist olabilir”
Çok doğru değil mi?..
Diyanet, bunlarla ilgilenmeli…
Bu sorunlara bakmalı…
Cinsel istismardan tutun, kul hakkına, haram yemeye, yolsuzluklara değinmeli…
Pazardan alışverişin nasıl yapılacağını herkes biliyor…
Bu toplumun ahlak aşısına ihtiyacı var.
Dinin kullanılmamasına ihtiyacı var.
Kur’an-ı Kerim’in doğru anlatılmasına ihtiyacı var…
Ekonomist, dini konuda yorum yapıyor mu?..
Bırakın çarşı pazarı ekonomistlere…
Hele hele her ailede ebeveynler ekonomist olmuşken!