Çalışmak duadır aslında.
Allah akıl vermiş kullan diye.
Önce çalış dua etmiş olursun zaten.
Sonra hangi inanca sahipsen yine duanı et.
Japonlar diyor ki, “siz sadece dua ediyorsunuz, bizler yapmamız gerekenleri yapabildiğimiz ölçüde yapıp sonra dua ediyoruz.”
Bizim hatalarımız, kayıplarımız, yanlışlarımızın sorumluları lamı cimi yok idare edenlerdedir.
Çünkü liyakat yıllar içinde yok edilmiştir.
Bilim ve doğru terkedilmiştir.
Kaç örnek verelim?
Dere yatağına bina yapıyorsun, sel alıp götürüyor.
Sonra yine aynı noktaya bina yapıyorsun.
Kaç kez oldu bu?
Fay hattına havalimanı yapıyorsun, oysa yaparken, yapılmadan önce nice uyarı yapılıyor, dinlemiyorsun.
Yolların, otoyollarını fayın üstüne koyuyorsun, sonra çöküyor gidiyor.
Kamu binaları, kamu binaları, kamu binaları diye binlerce kez feryat ediyorsun. 1999’un üstünden çeyrek asır geçmiş; ayakta kalan kamu binası bir elin parmağı… Hele hastaneler, en sağlam olması gereken hastaneler pestil haline gelmiş.
Eee…
Müsebbibi kim?
Kamu ihaleleri, rantsal ilişkiler, günlük hesaplar….
Sonra?..
Dirayetli, akıllı, vicdanlı, geleceğe karşı kendini sorumlu hisseden kararlı, katı bilimsel kuralları sonuna kadar takip eden yöneticiler lazım.
Var mı?..
AFAD’ın idari kadrosuna bakın…
Kaçı işinin uzmanı olarak atanmış?
1999 felaketiyle başarı destanı yazan AKUT nasıl köreltilmiş?
Her şey “bile bile lades” bizim ülkemizde.
Sorumlular her kademedeki yönetenler.
Adam gibi bina yaptıracaksın.
Adam gibi denetleyeceksin.
Hayatını zorlukla idame ettiren ve bir konuta başını zaten zor sokan vatandaşına can güvenliğini sen sağlayacaksın.
Yönetim budur. Sadece dua etmeyecek, duadan önce yapman gerekenleri yapıp sonra dua edeceksin.
Bunu yapmayacaksan görev almayacaksın.
Son 70 yıldır Türkiye’nin yapılanmasına bakın.
Tüm yerleşimler başta sahil şeritleri olmak üzere ovada, deniz kenarında. Tarım arazileri bina!
Peki eski insanlar nerelere kurmuşlar köylerini, kasabalarını?..
Bu yazının yazıldığı dakikalarda FOX TV canlı yayınında (9 Şubat 2023, Saat 10.18) onlarca vinç ve operatörünün iki gündür yönlendirilmediğini, öylece beklediklerini, vinç operatörlerinin isyanını izledik.
İnsanın delirmemesi mümkün değil.
Bir taraf “yardım yardım” diye ağlıyor.
Bir taraf “yardım edelim yardım edelim, her geçen dakika umut azalıyor” diye çıldırıyor.
Koordine etmekle görevli olanlar ise “her yerde varız” diyor.
İnsanın aklıyla alay edilmemesi gerek. Ders almıyoruz, bile bile ladese devam ediyoruz, bıraksalar vinçleri, kendileri gidecek kendileri Whatsapp grupları aracılığı ile belki can ve canlar kurtaracak.
Buradan deprem bölgesine arama kurtarma için giden bir arkadaşımızın mesajını iletelim:
“Hatay’dayız. Artık öyle bir şehir varsa tabii…” demiş.
Bir avukat arkadaşımızın mesajı:
“Yaralı oğlumla Hatay’dan geldik, şimdi Adana’dayız. Halasına bırakıp bugün yarın dönüp cenazelerimizi defnetmeliyiz . Sonrası sonra ama şehrimiz yok artık, Nerede nasıl yaşarız bilmiyoruz.”
Sözün bittiği yer.