Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi :

KURULTAYLAR PARTİSİ (2)                        

KURULTAYLAR PARTİSİ (2)                        

Bu diyalogun özeti şuydu:

Baykal, ‘biz bir güç olarak gelmek istiyoruz’ demek istemiş, İnönü de ‘gücünüzü değil sizi kabul ediyorum’ demişti.

Erdal İnönü 1993’de parti liderliğinden, 1995’de dış işleri bakanlığından ve milletvekilliğinden istifa etti. Türkiye siyasetinde ayrılması gerektiği zaman makam ve mevkiiyi bir tarafa bırakabilen tek liderdi. O, Baykal’ın başarılı olamayacağını öngörüyordu. Haklı çıktı. Baykal tek bir seçim kazanmadı…

Gelelim arka arkaya yapılan üç kurultay sonuçlarına :

Olağanüstü kurultay 29-Eylül-1990 İnönü 504, Baykal 405 fark 99

Olağan kurultay 27-Temmuz-1991 İnönü 534 Baykal 451 fark 86

Olağanüstü kurultay 27-Ocak-1992 İnönü 516 Baykal 486 fark 30

Üç kurultayda gösterdi ki, Baykal küçümsenecek bir güç değildi. Dördüncü kurultay olsa genel başkan olma ihtimali oldukça yüksekti. Sonra yarış olmadı; siyasi yasaklar kalkınca CHP yeniden açıldı.

Ancak, Baykal’ın hırsı bir türlü bitmiyordu. Yarım kalan hesabın faturasını 1994 yerel seçiminde SHP’ye karşı her yerde aday göstererek kesti. Taraftarlarının “Kazanamayacağımız seçime neden giriyoruz” sorusuna şu cevabı veriyordu.  “Bu seçimde SHP’nin önünü kesmezsek biz CHP olarak biteriz.”

1994’de SHP-DSP ve CHP seçime ayrı ayrı girdi. SHP’nin 1989’da kazandığı 39 belediyenin büyük bölümünü %01-% 1,5 farkla kaybettirdiler. İstanbul-Ankara-Refah Partisine geçti tam 24 yıl önce RP sonra AKP yönetti…

Bir de şu soru var cevabı eksik ve yanlış verilen.

SHP İSKİ yolsuzluğu yüzünden mi kaybetti ?

Nedenleri sıralanırsa İSKİ yolsuzluğu en sonda gelir.

Konunun sınıfsal boyutu, sendikalı işçi sayısının sürekli yükselmesi, özelleştirmelere karşı olanların yükselen gücü gibi birçok neden vardı.

Tabi Kürt sorununu da unutmamak gerekiyor…

SHP duruşuyla küresel sermayenin hedefi olmuştu…

1994 seçim sonuçları merkez solun ve Türkiye’nin kırılma noktasıydı…

(Bu dönemin ayrıntılarını “ENGELLER ve DEMOKRASİ” kitabımda anlattım…)

 

 

Kaynak : Behiç İSTANBULLUOĞLU

YORUM YAP