Yayınlanma Tarihi :

KIZ KOLUNDA DAMGA VAR

KIZ KOLUNDA DAMGA VAR

Karakolda ayna var ayna var

Kız kolunda damga var damga var

Gözlerinden bellidir Cevriyem

Sende kara sevda var Moriye de fosforlum

Sende kara sevda var

Çoğumuz duymuştur şarkıyı veya sözleri bilir.

Kaç kişi gerçeği biliyor acaba?

***

Üniversiteyi bitirip öğretmen olacaktım. Babam dedi ki;

-Ben sana yatılıyı kazanırsan okutma sözü vermiştim, öderiz bedelini oturursun evde. Veya seninle kalacak birileri olursa gidersin.

Anneannemlere gittim, babaannemlere gittim kimse benimle gelmeye razı değil.

Babamın ne kadar kararlı olduğunu ve dediğini yapacağını bilirim.

78-79 dönemi kura çekimleri o yıl farklı bir uygulama olacak dendi. Becayiş yok. Ara verip başladığında kurada neresi çıkmışsa o yerden başlayacaksın, yani bir sene sonra istediğim yere giderim yok.

Kulaktan duyma bilgilere göre de sadece iki tane Batı görevi var diğer yerlerin hepsi Doğu.

Geriye sadece eş durumundan tayin kalıyor ki o da kura çekiminden önce bildirilmek zorunda. Yoksa evlensen bile kurada çıktığın yerde başlayacaksın.

Kaldım mı ortada… Çözüm evlenmek… İyi de kimle?

Arkadaşlar acilen bana evlenecek birini bulun dedim.

Herkes şok.

Çok erkek arkadaş var gruplarımızda ancak hiç birine evlenecek adam mı diye bakmamışım ki.

Çok sevdiğim bir arkadaşım bir arkadaşını önerdi. Bilgiler iki taraf içinde net verildi. Görüşülecek, amaç belli, iki tarafa da uyarsa evlenme amaçlı arkadaşlık olacak…

Ve bu teklifi çok güvendiğim ve önerisini almak istediğim birine danıştım.

Sen neden benimle evlenmiyorsun ki? Oldu cevap…

Şaka zannettim. Ciddiymiş. Ve anlattı, anlatı… -Düşün mantıklı karar ver. Dedi.

-Tamam. O çocuğu görmeye gideceğim.

-Benim şansım ne?

-%40 senin %60 onun. Çünkü seni eksilerinle beraber tanıyorum. O benim için şu an daha uygun. Ve mantıkla karar ver diyorsun. Eğer onu tanımadan seni seçersem hep aklımda kalacak. En ufak bir sorunda keşke onu seçseydim derim. Bu nedenle gidiyorum. Dedim.

Gittim. Tanıdım. Harika bir insan. Ancak aileler arası uyum olacak gibi değil. Üstelik siyasi anlamda benim için çok uçlarda… Sadece bu nedenle kabul edemedim. Allah onu da sahibine bağışlasın.

Bir hafta yatakhaneden çıkmadım. Ne zor şey karar vermek.

Çok düşündüm. Kaldı ki –Bu adamla da kim evlenir ki? Ukalanın biri. Demişliğim var.

Allah’ın sopası yok, al sana kısmet diye yolladı bana.

Dürüst, güvenilir, ben hariç tüm arkadaşları seviyor hele ki oda arkadaşım bildiğiniz çöpçatanım.

Neyse aradaki uzun detayları geçiyorum. Tamam, mantık olarak ideal adamı buldum. Evleneceğiz.

Kura çekiminden önce nikâh olmalı. İsteme, nişan düğün… Eyvah… Süre az.

İsteme kısmı iki aile için de acayip oldu zaten.

Babam –Mecbur muyuz vermeye, formaliteden mi geliyorlar?

Babası -Nerden çıktı şimdi bu kız, daha okul bitmedi işin yok üstelik okumuş kız istemem. Der.

Bir detaylar silsilesi sonrası bu kısmı da geçtik şükür.

Sırada nikâh var. Düğün sonra gelecek. Evrak şart.

Zurnanın zırt deliği burdaymış meğer. İşlemler uzun, kura çekimine yetişmek için yıldırım nikâhı şart oldu. İyi de nasıl olacak? Kolaymış. Avukat dostlar, doktor arkadaşlar var. Evraklar hazırlandı.

İşlem Balıkesir’de yapılacağından doktor raporunu benim almam gerekliymiş. Tamam.

Adliyeye gittik. Avukat arkadaş bir telaş geldi;

-Hâkim değişmiş, bu hâkim çok katı ve dikkatlidir. Sakın ola ki kura için evleniyoruz falan demeyesin. Seviyor musun derse mantık falan diye geveleme evet de…

İçeri çağırıldım. Salonun sonunda kürsüde tepeden bakan hâkim.  Yirmi yaşına yeni girecek zayıf, yorgun bir kız. Ankara Balıkesir arası gece gelmiş, gözlerin altı iyice kararmış, çökmüş. Ne yapacağından da emin değil, heyecan mı korku mu hepsi mi Allah bilir.

Kürsünün karşısında durdum. Elindeki kâğıtlara bakıp hayretle;

-Sen misin evlenecek kız? Sesim çıkmadı, başımı salladım.

-Şöyle yanıma çık bakayım kürsüye dedi.

Artık nasıl göründüysem gözüne inanamamış gibi yüzüme iyice baktı.

–Kızım sen bu adamı seviyor musun evlenmek istiyor musun gerçekten? Bende ses yok.

-Kızım sen seviyor musun bu adamı? Birden ayıldım, açıklama yok sadece evet diyecektim.

-Evet… Kendi sesimi zor duydum ama kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Kafamı da salladım, evet yani.

-Uzat bakalım evrakı. Elimde kâğıtlar vardı hangisi bilemedim. Hepsini uzattım.

Birden kolumu tuttu ve bileğimim iç tarafına mühürü bastı.

–AAAAAA!

-Evrak sensin kızım. Şimdi doktora git ve bu damgayı silmeden yarın bana gel raporla birlikte…

Şaşkın bir halde çıktım. Herkes kapıda.

–Neden ben evrak oldum?

Doktor adayı arkadaş gülüyor;

– Bu damga var ya işte doktora gittiğinde aynı kız mısın diye çift taraflı kontrol için.

Kara sevdalısın kızım sen! Öyle sevdalısın ki aşkından ölecek kadar. İşte doktor sana bunun raporunu verecek.

-Neden bana söylemediniz. Ben öyle sevdalı falan değilim bu herife, doktora falan da gitmem! Deli miyim ben!

-İşte tam da bu nedenle söylemedik. Kabul etmezdin ve nikâhı unut o zaman. Hem evliliğini garantiledim kızım. Bu adam seni 5 sene boşayamaz artık! Eğer boşar da sen aşkından yataklara düşersen, ölürsen direkt hapse girer.

İşte o zaman anladım Fosforlu Cevriye’nin aşkını ve şarkısını.

Kız kolunda damga var… Gözlerinden anladım sende kara sevda var…

Bizim aday Dr. kâğıtları kendi imzalattı. Ben doktor falan görmedim şükür.

Akşam bir arkadaşın düğününe katıldık. Kolumda damga, yanımda kara sevdalım vardı.

Ben acil evlenmezsem aşkımdan ölecektim ama düğün altı ay sonra oldu. Aşkımdan da hasta falan olmadım.

Biz evlendik. Mantık evliliği yaptım.  Evet, seviyordum ama aklım başımdaydı.

Ne olduysa sonradan mantık gitti bir sevda geldi başıma…

İşte o zaman evlilik denen şeyi anladım;

Birlikte olmanın saygınlığını ve sevginin yolunun fedakârlık yapmak, bazen de bir şeylerden vazgeçmek,

Sadece kendini değil eşinin kariyerini, sosyal çevresini düşünerek kararlar vermek olduğunu…

Ben nelerden geçtim diye düşünürken karşındakinin de neleri feda ettiğini fark etmek.

Biz her türlü zorluğu birlikte aşacağız sözünün basit bir söz değil bir yaşam biçimi olduğunu bilmek.

Uzaklarda yakın olmak, bazen dip dibe birlikte yalnız olmak…

İçinizdeki coşkuyu bazen bağıra çağıra şarkılara dökerken sessizce, gözlerinizle anlaşmak…

Hiçbir konuda anlaşamadan ortak bir noktada hemfikir olmayı başarmak.

Zıtlıkların yakınlığı.

Gerçek sevginin, güvenin, mantıklı bir temele oturarak oluşan aşkın, hem de en karasından, en damgalısından sevdayı yaşadım ben.

Benim kolumda damga, yanımda sevdalım vardı.

Şimdi kolumda değil gönlümde damga var.

Bugün bizim evlilik yıldönümümüz.

Bu gün gerçekten sevmiş insanların kollarında değil yüreklerinde damga var.

Ne mutlu bize ki ayrı şehirlerde birlikteyiz.

Yüreğimizde ilk damgadan daha kuvvetli bir damga ile erişebildiğimiz yüreklere damga vurmanın sevdasını yaşıyoruz.

Bugün değil her gün yüreğimizde sevgi, kollarımızda sevdiklerimiz olsun.

Ve dün ben değil, eşim yapmış ekmek kadayıfını.

Bu kez bana fotodan pay düştü.

Sizde bulursanız Nivat Amcadan alın tarifi bu kez.

Artık yemekleri o yapıyor. :))

Ne yerseniz yiyin de ağız tadıyla yiyin.

Ağzınızın tadı bozulmasın.

Sağlıcakla kalın

Kaynak : Meral Taşlı

YORUM YAP