KARMA EĞİTİM
Ülkenin gündeminden düşmeyen ve son zamanlarda yeniden tartışma konusu olan karma eğitimle ilgili araştırma yaparken, “Bilimsel boyutuyla karma eğitimin zararları kesinleşmiştir” başlıklı bir makale dikkatimi çekti.
Makale; aile, bilim, kültür ve eğitim konularında faaliyet gösteren bir derneğin eğitimci-psikolog olan başkanı tarafından yazılmış. Karma eğitimi yüzyılın pedagojik yanlışı olarak değerlendiren psikolog, uygulanan bu sistemden vazgeçme zamanının gelmiş ve geçiyor olduğunu da belirtmiş.
Yapılan araştırmaya göre; başta Avrupa olmak üzere birçok batı ülkesi karma eğitimden vazgeçmiş. Karma eğitimi savunmak bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde tamamen ideolojik bir durummuş.
Karma eğitimden rahatsızlık duyan velilerin öğrencilerinde devam sorunu yaşanıyormuş. Eşitlik gibi görülen karma eğitim adil bir yöntem değilmiş. Kız ve erkek öğrencilerin farklı beyin yapısına ve öğrenme şekillerine sahip olmaları sebebiyle yaşanan utangaçlık, güvensizlik, içe kapanma gibi ruhsal rahatsızlıklar öğrenme ortamını bozuyor ve mahremiyeti ortadan kaldırıyormuş.
Makalenin sonuç bölümünde; karma eğitimin, öğrenci gelişim özelliklerine aykırı olduğu, sınıf yönetimini zorlaştırdığı, motivasyonu düşürdüğü, cinsel sorunlara, istismara ve disiplin sorunlarına sebep olduğu ve bu sebeplerin bilimsel olarak tespit edildiği belirtilmiş ve kız, erkek, karma olmak üzere okul seçme tercihinin ailelere bırakılması konusunda da öneride bulunulmuş.
Karma eğitimi savunanlar ise eğitimdeki başarıda, cinsiyet farklılıklarından çok eğitimin niteliğinin belirleyici olduğunu söylüyorlar. Küçük yaşlardan itibaren bir arada eğitim gören öğrencilerin birbirini tanıması, farklılıklara saygı göstermesi, birbirlerini cinsel kimlik üzerinden değerlendirmemesi gibi toplumun bütününü ilgilendiren konularda bilinçlenmeleri gerektiğinin önemini vurguluyorlar.
Çocukların ve gençlerin ruh, beden sağlıklarının ve kişisel gelişimlerinin, farklı cinsiyetlerin birbirinden ayrılması ile değil, ancak aynı ortamda farklılıklarını bilmeleri, birbirlerine saygı göstermeleri ve sağlıklı iletişim kurabilmeleri ile mümkün olabileceğini belirtiyorlar.
Ayrıca karma eğitim tartışmasından önce eğitim sisteminin, bilgilendirici, özgür düşünme melekelerini geliştirici ve sorgulayıcı kişiliklerin yetişmesini sağlayan bir ortam olarak tasarlamasının daha önemli olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğinin üzerinde duruyorlar. Ancak böyle bir sistem sürecinde yapılacak bilimsel araştırmanın ve elde edilen sonuçlara göre velilerin çocukları için nasıl bir eğitimin daha sağlıklı olabileceğine karar vermelerinin gerçekçi olacağını söylüyorlar.
Her iki tarafın da öne sürdüğü gerekçeler irdelenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken önemli konular. Zira burada gaye çocukların ve gençlerin eğitim haklarının en iyi şekilde sağlanması ise, düşünce ve isteklerine müdahale edilmeden çocukların da fikirlerinin alınmasının uygun olacağını düşünüyorum.
Mesela ben, kız lisesinde kaliteli ve nitelikli bir eğitim almıştım. Birikimli, özverili ve idealist eğitmenlerim sayesinde edindiğim bilgiler, daha sonraki eğitimlerim için sağlam bir temel oluşturmuştu.
Hatta bizlere anlama, değerlendirme, analitik bakış açısı, araştırma, öğrenme gibi birçok özellik kazandıran eğitmenlerim sayesinde iş hayatım da başarılı geçti. Ancak kız lisesinde okumam, üniversite ve ilk iş yıllarımda karşı cinsle iletişim konusunda zorlanmama sebep olmuştu.
Hatta yetişkin bir genç olana kadar babamı ve ağabeyimi örnek olarak gördüğüm için bütün erkeklerin de aynı olabileceği yanılgısına düşmüştüm.
Karma eğitim konusunda fikir beyan etmek istemiyorum çünkü bu konu sosyolojik, psikolojik, kültürel gibi birçok boyutta incelenmesi, iyice düşünülmesi ve ona göre belirlenmesi gereken bir uzmanlık konusu.
Nitekim söz konusu olan geleceğe dünyalı gençlerle uyum sağlayabilecek ve dünyalı gençlerle rekabet edebilecek bir nesil yetiştirmek.