Günlük hayatın koşuşturması içinde bazen yaşamda nelerin önemli olduğunu unutabiliyor veya farkına varamıyoruz. Gerçi “Önemli olan nedir, insan ne için yaşar? Filozofların da yüzyıllardır sorguladığı en derin sorulardan birisi bu. Elbette tek bir doğru cevabı yoktur çünkü her insanın değerleri, inançları ve hayattan beklentileri farklı.
Peki, insan yaşamında gerçekten önemli ve kalıcı olan nedir?
Kimine göre başarı, kimine göre aşk, kimine göre servet, kimine göre güç yaşamlarının merkezindedir. Kimine göre ise sadece yaşamanın kendisidir önemli olan. Ancak asıl mesele herkesin, kendi hayatına anlam katacak cevabı bulabilmesidir.
Her ne kadar iş, para, statü gibi kavramlar hayatımızda daha büyük bir yer kaplasa da yaşamda asıl kalıcı olan şeylerin genellikle maddi değil, manevi değerler olduğunu, ancak yüreğimize bir ateş düştüğünde hatırlıyoruz. Yani o an içimizde hissettiğimiz boşluk, yaşam için araç olanların geçici amaç olanların kalıcı olduğunu düşündürüyor bize ve hayatın boş veya anlamsız olduğunu sorgulatıyor.
Bir bakıyorsunuz ki, meğerse sevdiklerinizle kurduğunuz bağlarmış hayatınıza anlam katan. Aile, dostluklar, aşk… Hayatınızın en değerli anlarının, onlarla paylaştığınız anlar olduğunu fark ediyorsunuz. Bir gülümseme, samimi bir sohbet, içten bir sarılma… İşte bu sebepledir ki sevgi ile kurulan gerçek bağlar ve paylaşılan anılar yıllar geçse de hatırlanır ve insanın hayattaki en büyük zenginliği onlardır.
Bir diğer önemli ve kalıcı değer, insanın bilgi ve deneyimleridir. Yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak, yazmak, kitapların arasında kaybolmak ya da bilimin derinliklerinde… Öğrenmek, gelişmek, dünyayı anlamak kısaca merak duygusunu tatmin etmek ve ardında eser bırakmak da kişinin yaşamına anlam katar. Çünkü kimilerinin yaşam amacı hayatı keşfetmek ve bir sonraki nesle miras bırakmaktır. Zira hayatlarında kalıcı etki bırakmak isteyenler sadece kendi hayatlarını değil, başkalarının hayatlarını da zenginleştirmeye odaklanırlar. Öyle ya bencilce yaşamak yerine başkalarının hayatına dokunabilmek, onlara umut vermek ve destek olmak da geride bırakılacak en güzel mirastır.
Karakter ve etik değerler yani dürüstlük, merhamet, adalet gibi erdemler, kişinin toplumdaki yerini belirleyen en güçlü özellikleridir. İnsanlar, zamanla yaptığınız hataları unutabilir ancak nasıl bir karaktere sahip olduğunuzu daima hatırlarlar. Belki de bu yüzdendir yaşamı sonlanan için sorulan, “Merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusunun anlamı.
Belki de yaşamın en derin anlamı, anı yaşayabilmekte gizlidir. Hani bazen sürekli geçmişe takılı kalır ya da geleceği planlamaya çalışırken içinde bulunduğumuz anın farkına varamayız ya… Bir sabah kahvesinin kokusunu içine çekmek, dalgaların sesine kulak vermek, sevdiklerinizle bir masada oturup sadece var olmanın keyfini yaşamak yerine. İşte hayatın anlamı, belki de o küçük ancak özel anlarda saklıdır. Yaşamda önemli ve kalıcı olanlar bunlardır belki de.
Demem o ki herkes kendi yolunu, kendi anlamını bulur kendi yaşamında. Önemli olan, başkalarının dayattığı anlamları değil, kendi yüreğimizde bizi mutlu eden sebebi bulmaktır. Çünkü hayat, dışarıdan gelen cevaplarla değil, içeriden gelen hislerle anlam kazanır ve hayat boyu ne kadar kazandığımız değil, ne kadar paylaştığımızdır asıl önemli ve kalıcı olan.