Yayınlanma Tarihi :

HACIARSLANLAR’IN YÜREĞİ SEVGİ DOLU KADINLARI (1)

HACIARSLANLAR’IN YÜREĞİ SEVGİ DOLU KADINLARI (1)

Sevgili okurlarım, önce emeğin ve dayanışmanın günü olan 1 Mayıs’ı birlik ve beraberlik içinde kutladık. Ardından dostluk, paylaşma, yardımlaşma, dürüstlük, kul hakkına el uzatmama, yetim hakkı yememe, kardeşlik gibi kutsal değerlerimizi simgeleyen Ramazan Bayramı’nı kutlamaktayız. Dilerim ki, bundan sonra her günümüz bayram tadında geçer. Ve hiç kimse, bu değerlerimizi istismar etmez.

Çok yakın bir zamanda Hacıarslanlar Köyü’nü ziyaret ettim. O günden geriye kalan keyifli anları sizlerle paylaşmak istiyorum.  Çünkü köyümüzün birbirinden güler yüzlü insanları, bana bayramı çok önceden yaşattı. Bunun için, Hacıarslanlar’ın yüreği sevgi dolu kadınları başta olmak üzere bütün halkına teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunuyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar.

Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı olan Hacıarslanlar Köyü, Kazdağları’nın en önemli dağ silselerinden biri olan Eybek Dağı eteğine kuruludur. Ve bir Türkmen köyüdür. Halkı, binlerce yıllık geleneklerini bugün de yaşatmaktadır. Köylerine gelen herkesi bağrına basar. Onların misafirperverlikleri, hepimize örnektir.  Bahçe önünde başlayan sohbet, bir de bakmışsınız evlere taşınıverir. Yemekler afiyetle yenilir. Kahveler keyifle içilir. Kadınlarımız, ikramda bulunmak için adeta birbirleriyle yarışır.

Daha önceki ziyaretimde, köyümüz sakinlerinden Fatma ebe ve gelini Sabır abla ile tanışmıştık. Bu ziyaretimde, ilk önce onların kapısını çaldım. Avluda ip dokuyan Fatma ebe, beni yine güler yüzüyle karşıladı. Eski ahbaplar olarak sohbetimize kaldığımız yerden devam ettik. Bebek arabası olmadığı zamanlarda, kadınlar sırtlarına çocukları iple yüklenirmiş Bir taraftan da işlerine devam edermiş. Çocuk da hiç ağlamazmış. Fatma ebe, “Şimdi, her şeyin kolayı var. Çocuklar ne kundak biliyor. Ne ana ne de nene sırtı biliyor.” diyor.

Gençlerin eskisi gibi kilim kullanmadığını söyleyen Fatma ebe, torunlarının çeyizi için hazırlık yapıyordu. Gelini Sabır abla ise torunu ile ilgilenmekteydi. Çok daha doğrusu,  hepimizin ilgisi pek de sevimli olan yavrumuzun üzerineydi. Sanki o koşturup durdukça baharın güzelliği bizlere ulaşıyordu. Atatürk baskılı tişörtü de kendisine çok yakışmış. Hacıarslan Köyü’müzün halkı, Ata’mıza olan bağlılığını ve sevgisini bu gibi örneklerle gösterir ve yaşatır. Çocuklarını, doğdukları andan itibaren Cumhuriyet sevgisi ile buluşturur.

Türkmen geleneklerine göre, çocuğun ilk yürüme aşamasında aile büyükleri, çocuğu teşvik etmek için tören yapar. Bu törene “Duşak Kesme” denir. Torunları için de bu töreni yapacaklarını söyleyen Fatma ebe,  günümüze taşınan bu ilginç geleneği şöyle anlattı:

“Konu komşu ve akrabalar, eve gelir. Çocuğun ayakları, bir karış açık kalacak şekilde pamuk ipliği le bağlanır. Kimin huylarına benzemesi isteniyorsa, çocuk onun kucağına verilir. O kişi, makasla pamuk ipliğini ortadan keser. Çocuğu kucağına alan diğer kişiler de 10 metre adar koşup geri döner. Ve ‘Bu çocuk yürümüş de koşuyor.’  şeklinde tempo tutulur. Bu koşu üç kere tekrarlanır. Çocuk koşturulduktan sonra yere bırakılır. Ayağı boşta kalan çocuğa ‘Haydi, artık kendin koş.’  denir. Herkes alkışlamaya başlar. Güveni kendine gelen çocuk da koşmaya çalışır. Törene katılanlara lokumlar, bisküviler dağıtılır. Ve Duşak Kesme geleneği, sona erer. (Çocuk kız ise kadın-kız, oğlansa erkek koşturur.)

Fatma ebe, adak dağıtma geleneklerini de anlattı. Bayramlarda çocuklar ellerine sepetleri alıp ev ev dolaşıp çerez ve şeker toplarmış. Geleneksel kıyafetlerle evin önünde toplanan çocuklar “Gelin Adağa” diyerek üç kere bağırır. Ev sahibi de çocuklara adak olan çerez ve şekerden verir. Açıkgöz olan çocuklar da “Bana eş adağımı da ver”  diyerek bir avuç daha alır. Adak dağıtımı bitince çocuklar hep bir ağızdan ‘’Adaklarınız kabul olsun’’ diye 3 defa bağırıp bir sonraki eve geçer. Bütün evlerden topladıkları adaklar sepetleri doldurur. Ve artık çocuklar neşeyle kendi evlerine dönerler. (Devam edecek…)

Kaynak : Çiğdem ÇİMEN

YORUM YAP