DÜRÜSTLÜK MÜ, DALKAVUKLUK MU?
Elin oğlu diyor ki;
”Dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün getirdiği çıkardan daha fazla olursa, o ülke batar.” Montesquieu.
Değişen dünya, iklim, ekonomik koşulları ve insani gelişim insanı şaşırtacak şekilde biçimleniyor. Değişime ve yeniliği karşı durmak, yerinde saymaktır. Akan zamana yenik düşmektir. Alışılmışlıklar, alıştırılmışlıklarımızdan vazgeçmek insana zor gelir.
İlkesi olmayanın ülkesi olmaz. İlke, ilk önce akla gelen, ilk önce uyulması gereken davranışlarımızdır. Yedi onluk yaşı aşan bizler, savaş çocuklarının torunlarıyız. 5 onluk yaşları aşanlar barış çocukları ve şimdikiler de X,Y, Z kuşakları…
Geçmişini bilmeyen, geleceğine sahip çıkamaz. Gün bugün. Gelecekte bir gün gelecek, kendi koşullarını tüm insanlığa yaşatarak gelip geçecek.
Ninem diyor ki; “İş olmayınca aş olmaz…”
İş emek ister, emek yemek ister, yemek olmayınca emekçi güçsüz takatsiz kalır. Yaptığı iş karın doyurmaz. Günümüzün gelir eşitsizliği, gelecek kaygılarıyla birlikte yarınlarımızı nasıl biçimlendirir bilinmez?
Emeğin tüm yaşam alanlarındaki anlam ve önemi gün geçtikçe artmakta. Yeni iş ve istihdam alanlarını, işi bilenler yönetmez ise üretim ile tüketim arasındaki dengeler bozulur.
Emek ve sermaye arasındaki çatışmalar başlar. Dürüstlüğün anlam ve önemini kavrayamayan; günlük düşünen goygoycular, ala vere, dalavereciler, kumpasçılar, tuzakçılar türer. Ortalık güllük, gülistanlık naralarıyla, yakışıklı giysileriyle meydanları doldururlar. Onların tek başarıları, şakşakçılık, dalkavukluktur.
Dalkavuk: “Kendisine çıkar ve yarar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı göstererek yaranmak isteyen kimse şaklaban… ” (TDK)
Dürüstlük: “Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, doğru, onurlu…” (TDK)
***
SÖZÜN ÖZÜ
“ADAMIN BİRİ MÜSLÜMAN MEZARLIĞINA ÖLÜ BİR KÖPEK GÖMER ..
Görenler onu, zamanın Kadısına şikayet ederler. Kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar..
Adam;
“DOĞRUDUR , öyle yaptım, çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim.” der.
Kadı ;
“Aklımızla alay mı ediyorsun efendi?” diye çıkışır..
Adam;
“Hayır efendim, aynı zamanda KADIYA DA 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti.” der…
Bunu duyan Kadı hemen;
“Rahmetli köpeğin ölümü bizi ziyâdesiyle üzdü.” der..
İnsanlar, kadının değişen bu tavrına hayret ederler.
Kadı onlara der ki:
“Bu durum sizi hayrete düşürmesin, bu köpeğin geçmişini araştırdım, Ashab-ı Kehf köpeği Kıtmir’in soyundan geldiğini keşfettim.” der..”
Ne demiş Fatih Sultan Mehmet,
“KADIYI SATIN ALDIĞIN GÜN ADALET ÖLÜR.
Adaleti öldürdüğün gün, devlet de ölür.”
Adalet ve Düzen Tanrıçası Themis heykeli ile ilgili o güzel söz:
“Adaletin gözleri adil olsun diye bağlıdır, namussuzlara göz yumsun diye değil… “
“Müstesnalar bu kaideyi bozmaz..” anımsayalım.
“Berlin’de Hakimler var!…” sözünü bir değirmenci, zamanın Germen Kralına söyler.
Özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, dürüstlüğün , önünü kesmeye hizmet edenlere, bu değirmenin suyunu, rüzgarını, enerjisini kendi tarlasına, mekanlarına çevirme gayreti içinde olanlara da gerekli olacaktır. Dürüst, adil; ADALET * İ D U R A K İ *.
Sözü eğirip bükerken, incitme bedeni. Toplumsal, kişisel ilerlemenin kökeninin öz sularıdır; doğruluk, dürüstlük, dosdoğruluk dinin, inancın temelidir.
Bu temelin harcı İNSANIN VİCDANIDIR. İnsan vicdanla cüzdan arasına sıkışınca; ne yapacağını şaşırır. Sonun sonu akıl karışır.
Sağlık, esenlik içinde huzur ve güven içinde, güzel günlerde aklınıza hakim olunuz efendim…