Evrenin yaratılışı, insanın duygu ve zihin yapısı ve evrimi, bilinç kavramının nasıl ortaya çıktığı gibi bilimsel ve felsefi çalışmaların halen daha çözemediği birçok derin konu var.
İnsan sağlığı üzerine yapılan çalışmalar ise, binlerce yıl önce ‘’hayat bilimi’’ anlamına gelen ‘’Ayurveda’’ araştırmaları ile başlamış. Hintli bilgeler, binlerce yıl öncesinde bu konulara bir çözüm getirmeye çalışmış. Bu amaç doğrultusunda geliştirdikleri Ayurveda felsefesinde birçok bilinmeyen hipotezler oluşturmuşlar.
Ayurvedaya göre; insan vücudu, dâhil evrenin tümü doğanın beş elementinden meydana gelir. Boşluk, hava, ateş, su ve toprak…
Bu beş element, doğanın yapı taşlarıdır.
Ayurveda’nın temelinde her bireyin bir kendi benzersiz yap taşına yani ‘’dosha’’ya sahip olduğu inancı vardır.
Doğadaki yirmi nitelik, (görselde yer almaktadır.) yaşadığımız dünyadaki bütün sıfatları kapsamaktadır. Doğanın yapı taşı olan beş elementin her biri, bu sıfatların karışımı olarak algılanır.
Bu nitelikler, insan bedeninin doğa deneyimlerine nasıl tepki verdiğinin anlaşılmasını yardımcı olur. Konuyu biraz anlatmak gerekirse şunları dile getirebiliriz; kış aylarında vücutta üşümeyi artıran bir soğukluk özelliği vardır. Bunu dengelemek için sıcak tutan giyişler giyilir. Sıcak yağ masajı ve sıcak banyo yapılabilir. Buhar uygulanabilir. Vücudu ısıtmak ve güç kazanmak için daha çok egzersiz yapılabilir.
İnsanların farklı beden ve zihin yapılarını gösteren üç dosha: Vata, Pita ve Kapha’dır.
Vata: Boşluk ve hava (Soğuk, hafif, kuru, düzensiz, hareketli, berrak, kaba)
Pitta: Ateş ve su. (Sıcak, hafif, yoğun, hareketli, sıvı, yağlı, keskin)
Kapha: Su ve toprak (Soğuk, ağır, durağan, devamlı, yoğun, yağlı, bulutlu)
Ayurveda’nın temel felsefesine insanlığın doğal dünya ile iç içe, insan sağlığın da çevrenin ritim ve döngüleri ile sıkı sıkıya bağlıdır.
Doğanın insan sağlığı üzerinde derin bir etkisi olduğunu kabul eden Ayurveda; doğanın dengesini korumak, sağlıklı yaşamı teşvik etmek ve iyileşmeyi desteklemek için doğal dünyayı yaşam alanı olarak tercih eder.
Bu bakış açısına göre doğadan kopmak ve uzaklaşmak risklidir. Doğa ile uyum, insanı iyileştiren bir olgudur.
Yaprakların hışırtısı, esintinin insan bedenine dokunuşu ve güneşin sıcaklığı, duyusal deneyimi zenginleştirir. Farkındalığı derinleştirir.
Bir ağacın koruyucu dalları altında otururken, bir dağ manzarasını seyrederken, kıyı boyunca vuran dalgaları dinlerken huzuru, bedenimizin, zihnimizin ve duygularımızın şifalanması söz konusudur.
Doğal ritimlerin yaşama etkisi derin ve kapsamlıdır. Doğanın döngüleri ve ritimleri, insanı içsel olarak etkiler. Doğanın ritimleri, insan yaşamına denge ve harmoni hissi kazandırır.
Mevsimlerin değişimi, güneşin doğuşu ve batışı gibi doğal olaylar, insanın biyolojik saatini düzenler. Uyumu sağlar.
Doğanın ritmik ve tekdüzeliği, stres seviyelerini azaltmaya yardımcı olabilir.
Doğal ışık döngüleri, uyku-uyanıklık döngüyü düzenler.
Doğal ışık alımı, insanın iç saatini düzenleyerek daha iyi bir uyku kalitesi sağlar.
Ormanlık alanlarda yürüyüş yapmak veya deniz kenarında derin nefes almak, solunum yolu ile toksik maddelerin uzaklaştırılmasını teşvik eder.
Doğa, stresi azaltmak ve zihni sakinleştirmek için mükemmel bir ortamdır. Stres hormonlarının azalması, vücudun detoksifikasyon süreçlerini destekler. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Bu nedenlerle, Ayurveda ve doğal detoksifikasyon süreçlerini destekleyen birçok fırsat sunar.
Sağlıklı yaşam tarzı seçimleri yapmak ve doğal çevreyi keşfetmek, vücutta toksik birikimini azaltmaya ve genel sağılığı iyileştirmeye yardımcı olur.