Seviyorum güzel Türkçemizi o kadar güzel anlar için o kadar güzel değerlendirmeler, özdeyişler, atasözleri var ki toplumumuzun gelmişten geçmişe çok hareketli unsurlarının olduğu çok ilginç zamanlarda çok ilginç şeyleri yaşadığı her an ve duruma göre kendini meşrulaştıracak sözler ürettiğinin adeta delili.
“Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” derken, “Bal tutan parmağını yalar” derken artık sanki bunların ne anlama geldiğini bilmiyormuş gibi öbür yandan topluma ahlakı vaz eden konuşmalar söylevler üreten hatta bunları içeren özdeyişler atasözleri söylemekte sorun görmeyen bir toplumsal akıl.
Uzun uzun felsefi meseleler kurmaya gerek yok aslında bir sınıflı toplumda haklının ve güçlünün birbirine karıştığı yerde eğer başka bir toplumsal model öneremiyorsanız o kargaşanın içinde yaşayabilmek ve yer alabilmek için oportünist yani fırsatçı, pragmatik yani faydacı olmak aslında zorunlu bir süreç oluyor.
Tabii diğer ikinciyi seçeneği benimseyenler de yani sınıflı toplumun bunları yarattığından haklının ve güçlünün kargaşasından insanların ezildiğinden bahseden başka bir toplumu önerenler de uyumsuz, hiçbir şeyi beğenmeyen, çok bilmiş, gerçekten uzak romantik , “haklısın ama çok zor” diyerek hedef alınan bir gruba dahil edilir.
Geçtiğimiz hafta Balıkesir kamuoyunda yaşanan tartışma da yine böyle güzel sözlerde çeşit çeşit haller anlatılabilecek bir noktadaydı.
Başlığa çektiğimiz “dervişin fikri ne ise zikri de odur” ne kadar önemli ise aynı akla sahip aynı sonuçları veren sözlerin hepsi vaziyeti net anlatmaktadır.
Yapay zeka ile yapılmış “illüstrasyon” denen tasarımlar paylaşılarak AKP’li milletvekili Mustafa Canbey ile CHP’li milletvekili Serkan Sarı‘nın 10 yıl sonraki Balıkesir için hayallerini tasavvurlarını tasarlattıklarını gördük.
Konuyu henüz görmemiş ya da anlayamamış dostlar için mecburen görsellerini de paylaşacağımız bu hikayede ilk önce Sayın Canbey, yapay zekaya derdini anlatarak aklından geçenleri söyleyerek Cumhuriyet Halk Partisi’nin yöneteceği bir Balıkesir’in 10 yıl sonraki halini tasarlatmış.
Bir felaket hikayesi ile bir tasarıma bağlamış memleketi b*k götürüyor kabilinden.
“Kara çalmadır, kara propagandadır” diyebiliriz.
Ancak söyleyebilecekleri birbirinden çok farklı olamayan siyasetsiz siyaset on yıl sonrası vizyon beklentisinde çöktü.
AKP yönetseydi şöyle olurdu dediği Balıkesir şehri tasarımı CHP için yaptığından daha felaket bir görsel.
Tabii Canbey bunun farkında değil, çünkü geleceğe dair tasavvuru da bugünkü görebileceğinden çukur değil.
Çünkü onun akılsal durumunun izdüşümü bilinçsel ve ideolojik zenginliği farklı bir gelecek beklentisini bize baştan vaat etmiyor. Senin bizimle paylaştığın “yani neyse halin çıksın falin” kabilinden bir görüntü, aklın neyse onu görüyorsun rüyanda.
Canbey’in görselleri şöyle
Şimdi daha ilginç olanı Canbey’in bu paylaşımına karşı Sarı’nın seslenişi;
“Yapay zekaya bir soru sorduğunuzda, soruyu kimin sorduğuna dair kullanıcı davranışına göre bir cevap belirler. Bak ben sorduğumda da aşağıdaki görseli oluşturuyor.
Ayrıca paylaştığın fotoğrafın altında ‘kötü yönetim altında nasıl duruma getirebileceğini’ ayrıntısı yer aldığına göre, sen sorduğun soruya istediğin cevabı alamayınca ‘Peki kötü yönetim altında nasıl olur?’ diye sormuşsun. Bunu vatandaşlarımız anlayamayacak mı zannettin?
Gönderdiğin fotoğraflar montaj, tabi sen bu taktiği muhtemelen İletişim Başkanından öğrenmişsindir.
Allah akıl fikir versin!”
Valla bence de versin ama Sarı’yı da ihmal etmesin.
Sayın Sarı diyor ki Canbey’e
– Zihnindeki yüzüne vurmuş kardeş.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Sarı’nın verdiği cevap da kullandığı görsel ve yaptığı tespite canı gönülden katılıyorum.
Zihni yüze vurmuş.
Sarı’nın paylaştığı görsele de baktığımızda tıpkı Canbey’in tasarlattığı, yapay zekaya anlatarak yaptırdığı tasarım gibi Hollywood tarafından yapılmış kötü distopya filmlerindeki yapay kentlerden birer örnek olduğunu görüyorsunuz.
Tasarlanan şehirlerin hiçbirinde Canbey’in de Sarı’nın tasarımında 10 yıl sonraki Balıkesir’in bir kimliği yok. 10 yıl sonraki Balıkesir hiçbir özellik taşımıyor, ondan sonraki Balıkesir bu Hollywood filmlerindeki kötü kentlerin kötü kopyalarından biri.
Mevcuttaki Manhattan görüntülerinden esinlenerek yapılan tasarımların kötüsünden kötü kopyaları. Hiçbir kent dokusu kimliği yok ikisinde de kubbe çatılar, fazlaca dikey betonlar, müthiş rüzgar gülleri şehre üflüyor.
Madencilerden artan siyanürlü sular havuzlarda o yüzden hiçbir tasarımda insan yok insan.
İnsanlar araya karışmış yedek figürler halinde. Cin Ali kıvamında.
Hali hazırda kenti hakim kılan anlatan hiçbir objen 10 yıl sonraki tasarımda yok, yeşilliğin havadan görünecek peyzaj kadar yani yok insanların toplumda bir araya geldikleri yerlerin dizaynı yok sizin anlayacağınız…
Peki nasıl oluyor da AKP’li Mustafa Canbey ile Cumhuriyet Halk Partili Serkan Sarı’nın 10 yıl sonrası gelecekteki Balıkesir beklentileri bu kadar birbirine benzer oluyor.
Hatta Sarı’nın tasarım görselinde görseller birbiriyle karışmasın diye bazı yerlere iliştirilmiş CHP tabelaları görüyoruz.
Aman ha karıştırmayın CHP’nin olan bu der gibi.
İşte sorun burada başlıyor, siz iki vekil sözde karşı kamplarda olmanıza rağmen beslendiğiniz düşünsel ve zihinsel alan aynı.
Yani her iki vekil de “1950’de küçük Amerika olacağız” diye yola çıkanların yürüdüğü yoldan yürüyorlar.
Bu yoldan halkı sömürerek 70 yıldır ilerliyorlar.
Her ikisi de sermayenin egemen olduğu, halkın sefalet içinde yaşadığı ama çok çalıştığı dolayısıyla da devlet ve devlet gelirleri anlamında belli bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış bir ülkeyle başarıya ulaşıldığını zanneden aklın savunucusudur.
Yani onlar devletleri zengin olduğunda mutlu olan halkları sefaletle karşılaştığında “vah vah, tüh tüh Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” demekle yetinen bir aklın sözcüleridir.
Dolayısıyla “Aklın yolu birdir ,akıllarının yolu birdir” bu iki vekilin bizlere sunduğu bir geleceğin birbirinden farkı yoktur ama bu yetmezliği ve bu durumu gören , artık bu durumu aşmak isteyen zihinsel gücü ve tarafı belirleyenlerin yaratacağı ve bizlere getireceği bambaşka ve büyük bir gelecek vardır.
Selam olsun bugünden o geleceği getireceklere.
O gün gelinceye değil esen kalın, boş durmayın.