Bu hafta Maraş depreminin yıldönümü. Bundan dolayı bu haftaki sohbet konumuz deprem ve etkileri üzerine olacaktır. Çünkü depremler bir doğa olayı olup toplumlar üzerinde pek çok hasar meydana getirmektedir.
Önce depremin nedenleri üzerinde duralım. Dünyanın kabuğu soğuma ile sertleşmiştir. Ama dünyanın içindeki “magma” denilen kızgın silikat hamuru çekirdekten gelen yüksek ısı ile yükselir ve kabuğa çarpar. Kabuk yeterince soğuma olmadığından dolayı çok sert değildir. Bundan dolayı kabuk içerden gelen basınç ile kırılır ve sürüklenir. Bu kırıklara yerbilimciler “fay” adını verirler. Dünya kabuğu magma üzerinde yüzen levhalarla kaplıdır. Yani dünyanın kabuğu levhalar halindedir. Bu levhaların birbirleriyle temas ettikleri yerlerde kırıklar vardır. Bu levhalar birbirlerine yaklaştıkları yerlerde dağlar oluşurken, birbirlerinden ayrıldıkları yerlerde ise geniş deniz tabanları oluşur. Bu deniz tabanları yukarı çıkıp donan magma ile oluşur. Dünyanın en hareketli yani kırıklı yerleri Büyük Okyanus çevresidir. Yerbilimciler bundan dolayı Büyük Okyanus çevresine “ateş çemberi” adını verirler. Bunun için dünyada en şiddetli depremler bu ateş çemberi üzerinde olur. Örneğin Japonya, Filipinler, Kaliforniya v.d.. Bu hattan ayrılan bir başka hatta Çin üzerinden Orta Asya’dan Anadolu üzerinden geçerek Atlas Okyanusuna uzanır. Ülkemizde bu hat üzerindedir.
Ülkemizde temel olarak üç önemli deprem kuşağı vardır. Bunlardan birisi Van’dan başlayıp Erzincan üzerinden Düzce ve Saros Körfezine kadar uzanan ve adına “Kuzey Anadolu fay hattı” denilen kuşaktır. Bu fay hattını rahmetli hocamız İhsan Ketin bulmuştu.
İkinci deprem kuşağı ise Hatay-Maraş oluğundan başlayıp Malatya ve Tunceli üzerinden Van çevresinde Kuzey Anadolu hattı ile kesişen Doğu Anadolu fay hattıdır.
Üçüncü kuşak ise Ege bölgesinde denizden karaya uzanan çok uzun olmayan fay hatlarıdır. Buraya da “Ege Bölgesi deprem kuşağı” adı verilir. Ülkemizde her üç deprem kuşağında da pek çok deprem olmuş ve çok can yakmıştır. Hatta bazı depremler Anadolu’da imparatorlukların yıkılmasına neden olmuştur. Örnekler verelim.
Ünlü Truva savaşları Kuzey Anadolu fay hattındaki büyük bir deprem sonucu kaybedilmiştir. On yıl Akaların saldırısına direnen Truva bu savaş nedeni ile kentin surlarına bakım yapamamıştır. Oysa Akalar deniz kıyısında çadırlarda kalmaktadırlar. Deprem bakımsız kenti yerle bir eder. Deprem sonrası kenti savunacak güç kalmamıştır. Akalar kolayca saldırır ve kenti ele geçirir. Truva’nın düşmesi ile Hitit imparatorluğu sona erer. Anadolu uygarlık bakımından 400 yıl sürecek büyük bir karanlığa bürünür. Yaptıklarının etik olmadığını gören Akalar “tahta at” hikayesini uydurarak Truvalıları aptal yerine koyarlar.
İkinci büyük deprem ise Hristiyanlık dininin iki mezhebe ayrılmasına neden olmuştur. 525 yılında Doğu Roma imparatoru Jüstinyen, Roma kilisesi ile İstanbul kilisesinin bir konsül toplanarak birleşmesini ister. Bunun için hazırlıklar yapılır. Hatta konsül için hatıra para bile bastırılır. Konsül İzmit’te toplanacaktır. Tam konsülün toplanacağı güne çok yakın bir zamanda Kuzey Anadolu fay hattında büyük bir deprem olur ve kent yıkılır. Konsül toplanamaz ve iki kilise Katolik ve Ortadoks olarak iki mezhebe ayrılır. Bu iki mezhebin birleşmesi artık mümkün olmamıştır.
Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de bu fay hatlarında pek çok deprem olmuş ve zarar vermiştir. Cumhuriyet döneminde en önemli deprem 1939 yılında olan Erzincan depremidir. Dünyada 2. büyük savaş başlamış ve ülkemiz savaşın dışında durmaya karar vermişken bu deprem olur. Savaşa girmemişken yaklaşık 40 bin vatandaşımızı kaybettik.
Ülkemizin en aktif fay hattı Kuzey Anadolu fay hattıdır. 1999 Yalova merkezli deprem ise sanayi bölgemizi vurmuş ve pek çok insanımızın ölümüne neden olmuştur. Son deprem ise geçen yıl 6 Şubat 2023’de Doğu Anadolu fay hattında meydana gelmiş ve Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay illerimizde büyük zarara neden olmuştur. Ayrıca 53 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Şimdi ise İstanbul yakınlarında Kuzey Anadolu fay hattında büyük bir deprem beklenmektedir. Depremin en şiddetlisi 8 şiddetinde olanıdır. Bizde 7 şiddetinde bir deprem pek çok zarara neden olurken, Japonya’da 8 şiddetinde bir deprem bizden daha az zarara neden olmaktadır. Bunun nedeni oralarda konutların depreme uygun olarak yapılmalarıdır. Oysa bizim ülkemizde iş ahlakı biraz düşüktür. Bunun için yapılar plana göre yapılmamakta ve depremlerde de çok zarar görülmektedir.
Bunun için Ahiliğin ahlak felsefesi olan iş ahlakını hayatımıza uyarlamalıyız. Yaptığımız işi para kazanmak için değil insanların ihtiyacını karşılamak için yapmalıyız. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı’dan rahmet dilerim. Umarım insanlarımıza ve yöneticilerimize ders olur. Saygılarımla.
4.Şubat.2024
Sinan Kahyaoğlu