1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. “DEMOKRATİK CUMHURİYET” YA DA “HİÇ!”

“DEMOKRATİK CUMHURİYET” YA DA “HİÇ!”

featured

Bugün ülkemizin “anayasal” değil “anayasalı” bir devlet idaresi altında olduğu, herkesin bildiği bir sır gibidir!
Ortada anayasa var fakat o anayasaya uyulmadığından, adı var geçerliliği olmadığından, sadece “anayasalı” devlettir.

Bu duruma elbette birden değil,18 yıldır göz göre göre ve de göstere göstere gelindi.
Açıkça belirtmek gerekirse, bunun bütün vebali, 18 yıldan beri iktidarın karşısında siyasi muhalefet sorumluluğu üstlenen herkesindir.
Bu nedenle durum, herkesin bildiği “çıplak gerçeklik”tir.

Bugünlere, ta iki binli yılların başından beri, başta Cumhuriyetçi “siyaset erbabı” olmak üzere, demokrasi yanlısı bütün muhalif siyasi kesimlerin, bir sonraya dair müthiş öngörüsüzlükleriyle yuvarlana yuvarlana gelindi.
Mirasyedi gibi hoyratça tüketile tüketile gelindi.

İç hesaplaşmalarla, kısa vadeli parsa toplama ufuksuzluğuyla, halkçı-toplumcu çizgi dışına savrulmalarla, ideolojik-düşünsel savurganlıklarla, kişisel ve dar grupçu savrukluklarla dere tepe düz gidildi, bir arpa boyu yol kat edilemedi.
Adeta aziz vatanın bütün kaleleri ele geçirilip, bütün tersanelerine girilip, bütün orduları dağıtılarak, sanki memleketin her köşesi işgal edildi.
Nice kazanımlar savunulamayıp, mevzi üstüne mevzi kaybedildi.
Muhalefet sorumluluğunu üstlenenler, en kritik yerlerde ve zamanlarda dahi birileriyle ölümüne rekabete girişti ve buna yıllarca, ısrarlıca devam edildi.
Hiçbir zaman, en küçük bir özeleştiri dahi verilmedi.
Kitleler de bu “ölümüne rekabetin” aleti edilerek istismar edildi.

18 yıldan bugüne kadar, ülkede hem Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri hem de asgari demokrasi gerekleri terk edildi.
Parti devleti ve devlet partisi, hegemonik-hakim siyaset haline geldi.
Gelinen nokta belli.

Peki, bugün bu durumda ve bu koşullarda ne olması beklenir ya da ne veya nasıl olması gerekir?
Çok basit!
Laik Cumhuriyetten ve demokrasiden yana olan bütün siyasal ve toplumsal kesimlerin, siyasetlerin ve kişilerin demokrasi hattı boyunca yan yana gelmesi beklenir.
En azından, halkçı-toplumcu siyasetin kendi yelpazesi içinde çok güçlü bir dayanışma sergilenmesi gerekir.
İlk seçimlerde, ülkenin bu iktidardan kurtulması “üst başlığı” ile siyasal önderlik rolünü üstlenmelidir.
Ama önce bunu kendi içinde koşulsuz gerçekleştirmelidir.
Bunun ruhu içinde hareket etmelidir.
Bunun sorumluluğu da yukarıdan aşağıya yönündedir.
Yetki kimlerdeyse, sorumluluk da üzerindedir.

Ancak görünen o ki; hiç bitmek bilmeyen, öldürmeyen fakat süründüren o kronik “ince hastalık” halen daha devam ettirilmektedir.
Şu koşullarda bile çoktan olup biten delege, ilçe, il hesapları canlı ve taze tutulup, “kuyruk acıları” üzerinden ya yeni fay hatları yaratılmakta ya da var olanlar diri tutulmaktadır.
Bu “ince hastalık”tır.
En ölümcül olanı da şahısların ya da grupların önlerindeki şu ya da bu olma hedefleri, mensubu oldukları siyasi yapının önüne geçmektedir.
Bu acı gerçeği de o siyasi yapının ildeki, ilçedeki, köydeki mensupları, herkes bilmektedir.
Şahıslar ya da gruplar için yegane dert ve “baş çelişki” bu dar hedefin, ne pahasına olursa olsun gerçekleşmesidir.
Gerisi sadece içtenliksiz bir görüntüden veya şekilden ibarettir.
Bütün siyasal ve sosyal etkinlikler ve bu etkinliklerde arzı endam eylemeler, çekilen resimler, şirinlikler, ziyaretler, birliktelikler, alıp vermeler, bütünüyle bu “ulvi” amaçlara yöneliktir.
Ortak toplumsal kazanım yerine bencilce faydacılık önceliktir.
Burada kritik olan anahtar söz “şahsi hedeflerin, partinin pardon “halkçı-toplumcu yapının” hedeflerinin önüne geçmesi”dir.
Üzücü olan ise her seferinde, kitlelerin bu duruma alet edilebilmesidir.

Halen ülkenin önünde işleyen süreç, Cumhuriyet tarihinin en kritik sürecidir.
Laik demokratik Türkiye Cumhuriyetinin yeniden kazanılması adına her bir yurttaş değerlidir.
Bu zamana kadar alışkanlık halinde sürdürüle gelen bütün rekabetçi tutumlar ve basit iç çelişkiler terk edilmelidir.
Sorumluluk taşıyanlar başta olmak üzere, her Cumhuriyetçi-demokrat, aklını başına getirmelidir.
“Aş taştı mı kepçenin pahası sorulmaz.” denilir; bu yüzden hiçbir kimse dışarıya itilmemelidir.
Kum saati işlemektedir.
Sorumluluk taşıyanlara büyük görev düşmektedir.
Mutlak, sürdürülebilen ve fiili bir dayanışma içine girilmelidir.
Alışıla gelen normal, terk edilmelidir.
Cumhuriyetin yeniden kazanılması, tek gündemdir.
Mücadele “YA DEMOKRATİK CUMHURİYET YA HİÇ”tir.

Windows 10 Enterprise Satın Al

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
“DEMOKRATİK CUMHURİYET” YA DA “HİÇ!”
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!