CUMHURİYETİN KALBİNDEN VURULDUĞU YER : EĞİTİM
Ülkemiz nicedir, kopkoyu bir sisle,”akkaranlıklar” içinde…
Bu makus “DURUM”un bütün yurttaşlara yüklediği “GÖREV”in gereği ve sorumluluğu ile bu karanlığın dağıtılması, ülkenin bu karanlıktan kurtulması, laik-demokratik cumhuriyetin kazanılması yolunda büyük ve keskin bir dönemeç, aşılmak zorunda.
Bunun için de iktidarın ilk seçimlerde sandığa gömülmesi, başarılmak zorunda.
İktidar, elindeki devlet gücü sayesinde Cumhuriyet ve demokrasiye yönelik akıl-mantık dışı ve şahsi emeller içinde, bütün çağdaş, demokratik kazanımları ve birikimleri silip, mutlak egemenlik (mutlakiyet) peşinde.
Bütün bu süreçte, her alanda telafisi çok güç tahribatlar-yıkımlar yaşanmakta.
Bu yıkımların en başında da “Cumhuriyetin kalbinden vurulduğu yer” olan “EĞİTİM” yer almakta.
Özellikle son yıllarda olmak üzere, yirmi yıldan beri, okul öncesinde başlayıp ilk, orta ve yüksek öğretim alanında akıl-bilim dışı, çağ dışı, baskıcı, insanın doğasına da aykırı bir “mektep-medrese” anlayışı dayatılmakta.
Atatürk Cumhuriyeti’nin eğitim alanında yarattığı bütün kurumlar teker teker ortadan kaldırılmakta, taze beyinlere ışık saçan ne kadar aydınlatan kaynak varsa kökleri bir bir kurutulmakta.
Cumhuriyetin “kul-teba” olmaktan kurtarıp “eşit yurttaş” yaptığı insanın, yine kendileri için “kul-teba” yapılmasına çalışılmakta.
Yaklaşık 20 bin köy okulu kapatılmış, kapılarına ya kilitler vurulmuş, ya sahipsiz bırakılmış birer viraneler olarak terk edilmiş, kötü kaderiyle baş başa bırakılmış ahır ya da birer izbelik durumunda.
Atatürk ve bayrak çizili duvarlarının hazin görüntüleriyle, adeta bir devrin kapandığı izlenimi uyandırılmakta, insan bakıp gördükçe ve düşündükçe kahrolmakta.
Anayasanın laik eğitimi emredici hükümlerine karşın, öğretim programlarından, ders kitaplarına; okullarda, iller-ilçeler ve bakanlıkta bulunanlardan, var olan “öğretmenlerin” büyük çoğunluğuna kadar, laiklikten, akıl ve bilimden uzak bir yapı halini almış, Cumhuriyet karşıtlığının bünyeyi kaplamış olduğu alenileşmiş durumda.
Laiklik çizgisinden uzaklaşıldığı uyarılarına karşı, inanç istismarına dayalı akıl ve bilim dışı, çok daha geri uygulamalarla adeta meydan okunmakta.
Siyasallaşmış tarikat ve cemaatlara durmadan alan açılmakta.
Eğitimde yaşananlar, ülkenin bugünü ve geleceği adına bir facia olup, çocuklar, genç kuşaklar kör kuyularda bırakılmakta.
Olanak bulanlar, istemese de hem kalite hem de geri okul ortamı yüzünden çocuklarını devlet okulları yerine özel okullarda okutmak zorunda kalmaktadır.
Devlet okulları, dar gelirli ve yoksul mutsuz çoğunluğun mecburi, tek yönü durumundadır.
Yüksek öğrenim en başta liyakatsizliğe, cahilliğe, hurafaya, akıl-bilim dışılığa terk edilerek, bilim yuvalarından bilim, kapı dışarı edildi.
Adeta falcılara, meczuplara, büyücülere, üfürükçülere, hurafecilere kürsüler, akademik ünvanlar leblebi gibi dağıtıldı.
Üniversitelerin onlarca yıllık kurumsallıkları darmadağın edildi.
İki sözcüğü bir araya getiremeyenlere büyük yetkiler veridi.
Nitelikli, kaliteli bilim insanları üniversitelerden kapı dışarı edildi.
Üniversiteler insanlık, ülke ve toplum yararına bilimsel bilgi üretmek gibi varlık nedenlerinden uzaklaştırıldı.
Bir kapalı kutu gibi toplumla bağları koparıldı.
Eğitimin bu ağır ve karanlık gerçeği karşısında siyasi muhalefet de adeta “ölü balık taklidi” yapar görünümündedir.
Yapılacak ilk seçimlerle iktidar devralındığında, eğitimde nasıl olsa yapılması gerekenler zaten yapılacağından, bugün için iktidara siyasi istismar malzemesi vermeme yaklaşımı gösterilmektedir.
Oysa eğitimde yaşanan tahribat, hiçbir siyasi taktik hesabı ile görmezden gelinmemelidir.
Kazanılan mevzilerin tekrardan geri alınmasının zorluğu ve maliyeti, daha başlangıçtayken direnip terk etmemekten az değildir.
Çünkü “eğitim davası”dır bu, basite indirgenmemelidir.
Cumhuriyetin kalbinden vurulduğu yerdir.
İşte, bu koşullar altında vazife; Cumhuriyet ve demokrasiden yana top yekun bir birlik ve bütünlük içinde, görev ve sorumluluk bilinciyle, ilk seçimlerde, Cumhuriyet’in 100.Yılı 2023’te, başarıya erişmektir.
Muhtaç olunan kudret, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri ışığında, halka güvendir.