CHP Genel Merkezi’nin pazar günü yapacağı parti meclisi toplantısının ardından aralarında Bandırma’nın da bulunduğu Belediye Başkan Adaylarını ilan etmesi bekleniyor. Bu süreci isimlerden bağımsız olarak ele almamızın zamanı geldi. İYİ Parti ile yapılan “Millet ittifakı”nın da derinlemesine değerlendirilmesi gerekli. Genel seçimlere oranla yerel seçimlerde ittifak kurmanın ne denli zor ve birçok soruna yol açtığını başta Balıkesir olmak üzere birçok ilde görüyoruz, duyuyoruz. Burada dikkat çekmek istediğim nokta; AK Parti ve MHP arasındaki “Cumhur İttifakı”nın kavgasız, gürültüsüz bir şekilde yaşama geçirilmesi. Bu ittifaka karşı gelişen “Millet İttifakı”nın ise kamuoyunda ve parti tabanlarında ciddi tartışmalara yol açması. Bu durumdan anlaşıldığı gibi CHP ve İYİ Parti, AK Parti’ye karşı hamle yaparken neredeyse birbirlerine girdi. “Cumhur İttifakı”nın bu kurguyu bilinçli şekilde geliştirdiğini ve en yakın rakibi olan iki partiyi birbirine düşürdüğünü söylemek hiç zor değil. Kısaca İYİ Parti ve CHP genel seçimlerde olduğu gibi AK Parti’nin kurguladığı bir yolda ilerliyor. Acele bir biçimde alınan “İttifak” kararı CHP ve İYİ Parti tabanında tartışmaya açılmadan, konuşulmadan, ilkeler belirlenmeden yaşama geçti. Bunun bedellini her iki parti de tabanı ve seçmeni ikna etmezse ağır bir şekilde ödeyecek gibi görünüyor.
CHP’DEN UMUDU KESMEK YA DA ELE GEÇİRMEK
CHP’nin eleştirildiği en önemli konulardan bir tanesi parti içi demokrasi. Bu konuların başında da “önseçim” geliyor. Tam bu noktada feodal ilişkiler, ekonomik güç gibi şeyleri kullanarak özellikle ilçelerde çoğunluğu elinde bulunduran kişiler ve gruplar mevcut. Bu durumda “önseçim ne kadar sağlıklı olur?” sorusunu sormak gerekli. Kısaca adresi belli olan bir önseçim demokrasi değildir. Bir diğer yöntem olarak “Anket” karşımıza çıkıyor. Ancak bilimsellikten uzak, sağlaması ya da doğrulaması yapılmayan anketlerin de güvenilirliği olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle en çok kullanılan yöntemlerden olan tek isimlerin sorulduğu “Telefon anketi” anketin bilimselliğine de ters. Son günlerde sıkça duyduğumuz “Örgütler kimi isterse aday o olacak” söylemini de ele almak gerekli. Kamu gücünü elinde bulunduran, onlarca taşeron işçiyi belediyede istihdam eden ve bu güç ile hareket edip ekonomik yaşamına dokunduğu insanların partiye üye olmasını sağlayarak partide ciddi bir güce sahip olduktan sonra bir belediye başkanının ilçe yönetimi hatta il yönetimlerini de kolayca belirleyeceğini biliyoruz. Kısacası bir ilçe ya da il yönetimi onu göreve getiren, destekleyen belediye başkanı dışında bir başka kişinin aday ilan edilmesini isteyebilir mi? CHP’den insanlar sürekli demokrasi bekliyor. Ancak CHP’de köşe kapmış, makam-paye edinmiş kişiler bulundukları yerleri korumak için her türlü girişimde bulunuyor.
KILIÇDAROĞLU’NU BEKLEYEN TEHLİKE
Yukarıda yazdığım gibi apar topar bir ittifaka girişen CHP, aslında bunu bilinçsizce yapmadı. Gelen anket sonuçlarına göre ittifaksız gireceği seçimlerden başarısız sonuçlar alacağını gördü. Önemli bir karardan öte bugün CHP genel merkezi İstanbul ve Ankara’yı alabilmek için büyük bir kumar oynadı. İzmir’de dâhil bu şehirleri almak Türkiye’yi almak anlamına geliyor ve ilk kez bir seçimde AK Parti’yi yenmek için her yol deneniyor hatta her taviz veriliyor, her risk alınıyor. CHP’nin içindeki bir gurup ki, biz bunlara kısaca “imzacılar” da diye biliriz. Bu seçimlerden başarısızlık çıktığı takdirde Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun gideceğine yönelik hesaplar yapıyorlar. Bu nedenle “İmzacılar” örgütlü oldukları il ve ilçelerde kendi belediye başkan adaylarını genel merkeze bir biçimde kabul ettirerek belediye başkanları aracılıyla ilçe ve il örgütlerinde gücü ellerinde tutup olası bir genel kurulda o il ve ilçenin delegelerini belirlemek istiyor. Bu gerçeklerden yola çıkarsak ne yazık ki, CHP bir bütün olarak “iktidar olma” hedefi etrafında birleşemiyor.
BELEDİYE BAŞKANI KRİTERİ NE OLMALI?
CHP “Laiklik, Atatürkçülük ve Cumhuriyet” gibi kavramların yaşam bulduğu bir siyasi parti. Politikalarını ortaya koyarken de “sosyal demokrasi” vurgusunu sık sık yapıyor. İşte en önemli kriter bu söylemlerin alt başlığında yer alması gerekenler. CHP sloganlardan bağımsız olarak bir belediyecilik çerçevesi çizmeli. Örneğin: Bir belediye başkanı padişah gibi “makam-paye” dağıtıyorsa, imar ve emlak rantına bulaşmışsa, CHP “Laiklik, Atatürkçülük” derken o bazı cemaatlerin yurt yapmasına yardım ederek “İmar değişikliği” için uğraş vermişse, çalışanlarına ve çevresine yönelik “Onur kırıcı” davranışlar sergilemişse, bazı şirketlere yer temini yapıp bir biçimde açıktan para almışsa ya da istemişse zaten CHP’nin varoluş nedenine aykırı hareket ediyor demektir. Kamuoyunun ve seçmenin beklentisi CHP’nin varoluşuna uygun adaylarla yola çıkması. Çünkü kendi seçmenini aldığı yanlış kararlarla sandığa götüremeyen bir CHP, İYİ Parti’nin desteği olsa da yine seçimi kaybedecek. Buradaki mesele tek başına İYİ Parti seçmeninin desteği değil, tam tersine önce CHP seçmeninin yerel seçimlerde partisine sahip çıkıp, çalışması. Bir diğer sorunda adayların “ittifak adayı” olarak güçlü bir şekilde lanse edilmeyişi…