1. Haberler
  2. KÜLTÜR-SANAT
  3. BOŞLUĞUN KIYISINDA

BOŞLUĞUN KIYISINDA

featured

Can sıkıntım içime gri bir bulut gibi oturmuştu. Nasıl bir duygu anlatması zor. Hiçbir şey yapmadan saatlerce boş boş durabilmek. Büyük bir boşluktan bitmeyen bir boşluğa doğru düşmek gibi. Düştükçe geride kalanlara anlamsızca bakmak gibi. Araba yolculuğu yaparken kafanızı cama dayadığınızda geçtiğiniz yoldakileri fark etmemek gibi.

Leyla kendisine güldü. Isınmayan havaya inat yine beyaz şortunu giymişti. Dışarıda yağmur çiseliyordu. Ama olsun diye düşündü. Artık hava ısınsın istediğinden mi? Yoksa tezatlıkları sevdiğinden mi? Kendisi de bilmiyordu; hatta bilmemeyi de seviyordu.

Beyaz şortu, siyah tişörtü, kısadan biraz uzun siyah çorapları ve sabah sabah üzerine aldığı hırkası ile her mevsimi barındıran görüntüsü ile camdan dışarı öylece bakıyordu. Amaçsızca, düşünmeden, sadece gri bir boşluktu.  Mutfaktan gelen cızırtı sesi ile irkildi evet kahvesi olmuştu.

Canının anlamsız sıkıntısına daha çok sıkılırken kahvenin kokusu ile dolan evde bir yudum alarak çalışma odasına geçti. Uzun süredir çalışmadığını boş boş zaman geçirdiğini düşündü. Camdan bakarken kitapların camda yansıyan görüntülerinde bir şey dikkatini çekti.

Yıllar öncesinden şiir denemesi yaptığı günlerden bir ajanda olduğunu fark etti. Kahvesini camın yanına koydu ve ajandayı alıp yine camın yanına geçti. Bacaklarında bir ürperti hissetse de kalorifer peteğinin göndermeye başladığı sıcaklık her zamanki gibi hoşuna gidiyordu. Sıcak bir dokunuş gibiydi.

Peteğin sıcak dokunuşu mu? Ajandadan çıkacaklar mı? Bilinmez ama kendinde bir boşluktan hafif kelebek kıpırtısına geçişi hissetti. Yüzünde yayılan tatlılığı camdan görmüştü.

Ajandanın sayfalarını çevirmeye başladığında bazı satırlar eski zamanlardan izler taşıyordu. Gülümsedi ama içinde küçük bir sızı da gezindi.” Leyla kendi kendine dört mevsim ruhum hadi bakalım hangisine geçeceksin der gibi düşündü…

Geride bıraktığı insanlar, hayatlar, aşklar… zamanın da onsuz yapamam diye düşündüğü ve şimdi aklına bile gelmeyenlerden kalan izler… sonra ondan kalan onsuzken yazdığı o şiir takıldı gözüne. O şiiri okumaktansa başka bir şiiri okumayı tercih etti.

Boşluğun Kıyısında

Bir şey yapmadım bugün,
Zaman geçti, fark etmedim.
Ne uyandım ne uyuyabildim —
Arada bir yer vardı, orada bekledim.

Camlara başımı yasladım,
Geçenleri görmedim bile.
İçimde bir bulut, adı yok,
Ne yağmur yağdı ne güneş bile.

Düşmek gibi değildi bu,
Düşmenin bile bir yönü olur.
Ben sadece
Hissetmeden azaldım —
Fark ettirmeden çoğaldı yokluk.

Altındaki nota baktı. “Gecelerin sultanı bu can sıkıntısını burada bırakıyoruz. Ne zaman canın boşlukta seyahat etmek istese bunu okuyorsun, sonra arama motoruna eğlenceli şarkılar yazıp gelen ilk videoyu tıklıyorsun. Sonra başlıyorsun dans etmeye dans hayatın ritmidir. Sevgiler…”

Kalorifer peteğinden gelen tatlı ılık hava mı? Okuduklarının zihninde canlandırdığı güzel anılardan mı? Leyla kendisi de ayırt edemedi ama yüzünde engelleyemediği bir gülümseme yayıldı.

Kafasını kaldırdı. Camdan dışarıya baktı. Hava daha yeni yeni aydınlanıyordu. Hafif hafif yağmur yağıyordu. Hırkasını da çıkartıp yağmurda sırılsıklam olana kadar bomboş sokaklarda çocuklar gibi oynayası vardı. Kafasını gökyüzüne kaldırıp yüzünde yağmur damlalarının dokunuşunu, dilinde tadını hissetmek ve nefesi tükenene kadar dans etmek istediğini düşündü.

Yapmadığım şey değil ki diye düşündü. Kahvesinden bir yudum daha aldı. Camdan dışarıya baktı gece güne dönerken kahve kokusunda zaman yolculuğuna çıkmıştı. Bu yolculuk Leyla’yı o geceye götürdü. Arkadaşları ile eğlendiği akşamlardan biriydi. Yeni günün ilk saatleri gibiydi. Yine çok güzel bir yağmur yağıyordu. Yanında Nahit vardı. En az Leyla kadar çılgındı. Nahit, Leyla’nın elinden tuttuğu gibi caddeye sürükledi ve dans etmeye başlamışlardı.

Nahit’in yüzüne yağan yağmur damlaları, yağmurun ıslattığı saçlarının alnına dökülmesi, gülüşlerinin yankısı boş sokaklara karışırken ayaklarının parke taşlarında bıraktığı sesler… Yağmurda dönen iki deli âşık gibi hissetmişti kendini. Nahit’in kolları arasında bir an zaman durmuş, sadece kalp atışları kalmıştı dünyada. O an kendini dünyanın merkezinde hissediyordu. Mutlu, güçlü, sınır tanımaz, cesur, güzel… şimdi ise sıcaklığın tatlı bir esintisi içini ısıtıyordu. Sadece içindeki büyük boşluğa sarılıp gülümsedi.

Sabahın bu saatinde yaşadıkları onu uyandırırken anıları onu gülümsetebiliyordu. “İçindeki boşluğun sessizce bir köşede oturma vakti gelmişti. Kendisine ayrılan süre gün ile birlikte sona ermişti.

Leyla, kahvesinden son yudumu aldı, ajandayı kapattı. Boş sokaktaki hareketlilik ile kendine geldi. Mesai kavramı başlamıştı. Leyla saate baktı kendisinin de yetişmesi gereken bir işi olduğunu düşündü.

Ve hayat, her sabah yeniden kurulan o eski saat gibi çalışmaya devam ediyordu. İçindeki boşluk bir süreliğine sessizliğe çekilmişti ama Leyla biliyordu, insanın en derin duyguları bile bir çaydanlığın altındaki su gibi, fokurdamak için zamanını beklerdi. Hırkasını sırtına daha sıkı sardı, aynaya kısa bir bakış fırlattı. Gözlerinde geçmişin gölgesiyle parlayan yeni bir kararlılık vardı. Gülümsedi. Artık içindeki boşlukla barışmayı, ara ara dans etmeyi ve sonra yine yola koyulmayı öğrenmişti. Çünkü hayat, bazen sadece pencereye bırakılmış bir ajanda ve bir fincan kahveden ibaretti; ama o iki şey bazen her şeye yetebilirdi.

 

Müzik önerisi: https://youtu.be/D-dHIkF_lO4

2
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
BOŞLUĞUN KIYISINDA
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.