Derin hastane koridorunda yürürken kalbinin sıkıştığını hissetti. Çocukluğundan beri hep kaçtığı yerdi hastaneler. Hastanenin kuruluş ve işleyiş amacının iyileşme olsa da mutluluk ile pek de bağdaşmayan bir havası vardı. Hastane denildiğinde gülümseyen kimse görmemişti. Hep soğuk bir havası vardı. Soğuktu; beyaz duvarlar ve ağır sessizlik üzerine çöküyordu. Kaan, yoğun bakımdaydı. Doktorlar kesin bir şey söylememişti ama “Durumu kritik” cümlesi zihninde yankılanmaya devam ediyordu.
Kafasının içinde dönen tek sahne, ilişkilerinin başladığı o resim sergisiydi. Kaan’ın, “İlgilenilmeyen her şey ölür,” cümlesini söylediği o an zihnine kazınmış gibiydi. O zaman bu söz sanata dair gibi görünse de şimdi Derin bu cümleyi bambaşka bir şekilde anlıyordu: Duygular, insanlar, ilişkiler de ilgisizlikten ölürdü. İlgiydi insanı hayatta tutan güçlerden biri. Beslediğiniz büyüttüğünüz her duygu gelişirdi. Aslında Kaan ‘a karşı olan duygularını da Kaan beslemişti. Ondan bu kadar ilgi görmeseydi kendi hiçliğinde kaybolmuş, derinliğinde boğulmuş bir Derin olabilirdim diye düşündü.
Şimdi onu kaybetme korkusu buz gibi içini kaplıyordu. Hastane soğuk, düşünceler karanlık, durum kötü beslediğinin umutsuzluk olduğunu düşündü. Kendi kendine dur diyerek beslemesi gerekenin umut olması gerektiğini düşündü.
Zihni o resim sergisindeki anıya geri dönüyordu. Yollarının ilk kesiştiği o an. Kaan’ın o sıcak kahverengi gözleriyle kendisine bakışı, meydan okuyan ama aynı zamanda güven veren o duruşu… “Peki siz cesur musunuz?” demişti Kaan, o hafif alaycı ama sevecen tonuyla.
Derin hafifçe gülümsedi o günkü yanıtını hatırlayınca: “Cesaret, hikâyenin yönünü değiştirmesine izin vermektir.”
Şimdi kendisine aynı soruyu soruyordu: Gerçekten cesur muydu? Gerçekten bu hikâyenin yön değiştirmesi için kendisine düşen rolü becerebilecek miydi? Hayat çoğu zaman bize düşen rolü yapmak değil miydi? Derin’in zihni hayatla ilgili birçok sorgulamaya girmişti, bu sorguları bir kenara bırakması gerektiğinin de farkındaydı. Kaan’ın karşısında onun durumu ile ilgili korkularıyla yüzleşebilir miydi? Kendine yapabilirsin dedi. Hayatı boyunca başkalarına ihtiyaç duymadan kendine hep bu cümleyi kurmuştu. Tekrar söyledi yapabilirim.
Kendi zihninin derinliklerinden telefonunun sesiyle irkildi. Arayan Kaan’ın doktoru idi.
Doktor bir sempozyumdan dolayı ameliyata dahil olamasa da tüm süreci ve tetkikleri takip etmişti. Telefonda doktorun numarasını görünce içi bir an daha fazla sıkıştı.
Kalbi hızlı hızlı çarpsa da derin derin nefes alarak telefonu açtı.
“Evet, lütfen… Kötü bir şey mi var?”
Doktor hafifçe duraksadı. “Kaan Bey’in durumu tahmin ettiğimizden biraz daha karmaşık. Geçirdiği ameliyatın ardından enfeksiyon riskine karşı yoğun bakımda tutuluyor ama asıl mesele…”
Derin’in sesi çatladı: “Asıl mesele ne?”
“Yaklaşık altı ay önce Kaan Bey’e konulan bir teşhis var. İleri seviye aort anevrizması. Operasyon şarttı fakat müdahale sırasında ciddi riskler taşıyordu. Kendisi size bu konuda bilgi vermemeyi tercih etti. Bu risk ya da sadece bir risk yüzünden sizi üzmek istemediğini söyledi.”
Derin’in gözleri doldu. Boğazına bir yumru oturdu. “Neden? Neden bana söylemedi? Aklım almıyor.” demişti. Derin bu cümleleri kurarken doktor ile konuştuğunu tamamen unutmuştu.
Doktor dikkatlice yanıt verdi: “Bazı insanlar sevdiklerini korumak adına fedakârlık yapar. Kaan bey sizin üzülmenizi istemediği için söylemedi. Ancak hastalığın ilerlemesi ve tehlikeli bir hal almasından dolayı müdahale kaçınılmaz olmuştu.”
Derin telefonun sıkıca kavradığı elinin titrediğini fark etti. Kaan’ın güçlü görünümünün altında kendisini korumak için ne kadar yalnız savaştığını şimdi anlıyordu. O hep ilgi gösteren, koruyan, destek olan Kaan… Derin’in gözünde asla zayıf görünmek istememişti.
Derin, derin bir nefes alarak “aort anevrizması tam olarak nedir?” Diye sordu.
Doktor, “Aort vücudumuzdaki en büyük arterdir ve kalpten çıkan oksijen bakımından zengin kanı tüm organlara taşır. Bu ana arterin duvarının bir balon gibi zayıflayarak genişlemesine aort anevrizması denir. Anevrizmalar genellikle arter duvarının zayıfladığı bölgelerde gelişir. Kaan beyde görülen çeşidi torakal aort anevrizması, kendini sırt ve göğüs ağrısı olarak gösterir. Kısacası süreci uzun uzun anlatamam fakat operasyon olmasaydı şu an hayatta değildi. Bundan sonraki ilk 48 saat çok önemli. Birkaç aylık süreçte de iyi bir gözlem ve uyarılara uyması gerekmektedir, Derin Hanım” dedi.
Doktor ekledi. “Enfeksiyon riski ortadan kalkarsa iyileşme şansı yüksek. Ancak bu süreçte Kaan Bey’in morali ve zihinsel gücü çok önemli.” Derin aklındakilerin cevabını aldıktan sonra kapattı telefonu.
Derin, telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Her şeyin bir anda ağırlaştığı o anı yaşadı. Kalp atışları, bir zamanlar tanıdığı o sıcak ve güven veren sesin yankısıyla birleşerek, şimdinin soğuk hastane koridorunda birer yankı gibi kalıyordu. Kaan’ın sırtındaki yük, Derin’in omuzlarına da inmişti. Bütün bu yıllar boyunca birbirlerini besledikleri duygular, şimdi bir başka yolla hayatta kalma mücadelesi veriyordu.
Zihninde yankılanan bir cümle vardı: “Cesaret, hikâyenin yönünü değiştirmesine izin vermektir.”
Ve şimdi, hikâyenin yönünü değiştirecek bir an gelmişti. Kaan’ın her zaman kendisine ne kadar yakın olmak istediğini onun yükünü ne kadar azaltmak istediğini sürekli konuşan bir adamın ara ara suskunlukları şimdi anlam buluyordu.
Sevmek emek vermek miydi? Geldi aklına. Bunu şimdi far ediyor. Her zaman şen, eğlenceli, sürprizlerle dolu bu adam için sevgi emek vermekti. Derin bunu ancak keşfediyordu. Eğlenceli, herkes ile barışık yanının altında sevdiğini küçük prensin gülünü koruma edasıyla koruduğu nazik, hassas en çok da emek veren bir adam olduğunu ancak keşfedebiliyordu.
Derin, kendi kendine Kaan’a yardım edebilmek için önce kendi içimdeki cesareti keşfetmeliyim diye düşündü. Tüm bunları düşünürken resim sergisinde birbirlerine attıkları o ilk adımı düşündü.
O anı fark etti.
Beyaz duvarlar, soğuk hastane koridoru, tüm bu görünüşler yavaşça silinmeye başlamıştı. Artık Derin, sadece tek bir şeyi düşünüyordu: “Kaan, seni kaybetmeyeceğim.”
Bu yeni bir yolculuğun başlangıcıydı, ama bu yolculuk sadece Kaan’ı iyileştirmek için değildi. Derin’in içindeki korkuları yenmesi, cesaretini bulması ve Kaan’ın güçsüz görünmeyen, ama asıl yüreğiyle koruyan adamını yeniden bulmasıydı. Derin, bir adım daha attı, kalbinin sesiyle birlikte.
Müzik önerisi: https://youtu.be/4VR-6AS0-l4,