BAZI ÇOCUKLAR ERKEN BÜYÜR
Çocuklar çabuk büyürdü. Her gördüğünüzde değişimi yakalayabiliyorsanız şanslı sayılırdınız.
Belli bir aradan sonra gördüğünüzde;
-Sen uzamış mısın? Sözlerimiz en çok kullandıklarımdan galiba diye aklından geçirdi Meryem.
İnsanları ilk görüşte fiziksel bir değerlendirme yaptığını sonradan ilişki ilerledikçe değerlendirmenin davranışa evrildikçe duyguya gittiğini düşünmeye başlamıştı.
Çocukluğunda yetişkinler fiziksel değerlendirme yaparken;
* Ne kadar büyümüşsün, cümlesini düşünürken aslında ne kadar erken büyüdüğünü düşündü.
Bu büyümenin temel nedeni annem miydi? Diye geçirdi aklından.
Bazı arkadaşları vardı hiç çocuk olmamışlardı. Küçük yaşta anne rolüne girip annesinin büyümeyen çocukluğuna annelik yapmak zorundaydılar.
Bazı arkadaşları ise hep sınırlandıran, kısıtlayan hep onu yapma bu ayıp diyen bir anne ile yaşamaya devam ediyorlardı. Bunlar kafeslenmiş çocuklardı, Meryem’in deyimiyle… hayatları boyunca her alanda bu kafesle yaşayıp hiç özgür olup, özgür düşünemeyeceklerdi. Düşünseler bile kafesten dolayı ifade edemeyeceklerdi. Zamanla içlerinde derin urlar haline gelecekti.
Bazıları sürekli hasta bir anne ile, annenin sürekli hasta olması her kalktığında kaybetmekten korkmak gününe kara bulutların dolması gibi sürekli puslu bir alacakaranlıkta yaşamak gibi. Hayatları boyunca yaşama karşı hep hassas ve temkinli olup çabuk kırılacaklardı.
Bazı anneler ise çok hırslı dünyanın tüm varlıklarını, mevcut tüm başarıları toplasa yetmeyecek hep daha fazlası olmalı der gibi… neden yaşadıklarını anlamayıp yarışla hayatlarına devam edecekler ama neden yarıştıklarını anlamayacaklardı.
Böyle ailelerde baba ise ya “annen haklı” ifadesini kullanır ya umursamaz ya da gereğinden fazla otoriter, sizi hiç duymayan bir babadır.
Ailesini hiç duymayan baba diye düşündü Meryem ne çok vardı çevresinde.
Aileler nasıl oluşuyor, nasıl kuruluyor. Gerçekten sevgi ile kurulan ailelerde zaman ve süreç farklı mı işliyor.
Meryem, annesi ile babasının birbirlerini sevmeden evlendiklerinden şüphe etmiyordu. Annesi zorunluktan babası yoksunluktan evlenmişti. İkisi de sevdiklerini farklı dünyalara bırakıp gelmişlerdi. Bırakımları sadece fizikseldi, duygular hala devam ediyordu. Hayatı boyunca annesinin babasına sevgi gösterdiğini hiç görmeden büyümüş bir kız çocuğuydu Meryem.
Bir erkek nasıl sevilir, belki bundan çok beceremiyordu.
Sadece erkekleri mi insanları da sevmeyi beceremiyordu belki. Hayatının başlarında insanların birbirlerine gösterdiği sevgi dili nasıl anlamsız geliyordu. Meryem’e göre hep katı, sert ve duygusuz olmak gerekirdi, duygu zayıflıktı.
Hayatı anladıkça anladı ki asıl sevgiymiş insanı büyüten, duygun oldukça güçlüymüşsün hayatta.
Hayatı boyunca merak ettiği tek bir şey vardı sevgi dolu, birbirini seven anne babanın çocuğu olmak nasıl bir duyguydu.
Ailelerin birçoğu mantık, iş ve şartlar evliliği olmuştu yaşadığı yüzyılda bir süre birbirlerine tahammül gösteren çiftler bir zaman sonra tahammülsüzlük aşamasına geliyordu.
Meryem çocukluğunu düşündü, kendi hayatından memnuniyetsiz bir baba fakat çocuklarını çok çok seven bir baba…
Anne bilgi ve deneyimi ile çocuklarına çığır açabilecek bir beyne sahip iken eşini sevmediğini gizleme gücüne sahip değildi. Zamansız kaybettiği eskiler hep aklında ve yüreğindeydi. Yüreği düğüm düğüm olmuştu acılardan, aklı da yüreği de hep kaybettiğindeydi.
Meryem bazen bir ruh ile yaşadığını düşünürdü. Annesinin canlılığını, gözlerinin gülümsemesini ancak uzaktan bir yakını geldiğinde kavuştuğu yaşam enerjisine gözlerinin parlamasına gözlerinin içindeki dünyaya hayrandı. Meryem’in acısı, annesinin aynı mutluluğa uzaktan gelenler gittiğinde biz bize kaldıklarında hiç sahip olamaması idi.
Annesinin, hayatı boyunca babasını hiç sevmediğini düşünmüştü. Evet baba belki anlayışlı değildi, kabaydı belki, düşünemiyordu, kadın ruhundan anlayamıyordu ama nihayetinde Meryem’in babasıydı. Meryem’e göre sevilmeyi hak ediyordu. Bir çocuk için en acı şeydi ebeveynlerinden birinin diğerini sevmediğini görmek.
Sevgi büyütüyordu insanı
Sevgisizlik daha erken büyütüyordu insanı…
Meryem erken büyümüştü, çocuk olmak isterken çok da erken tanışmıştı yetişkin ruhuyla.
Büyümek isteyen arkadaşlarına ne kadar şanslı olduklarını, çocukluğunu yaşayamayan yetişkinliğin ne kadar eksik olduğunu haykırıyordu ama sesi duyulmuyordu.
Tam olarak bu düşüncelerden doğan bir nefret büyüyordu annesine karşı. Bedeni bizimle ruhu hep gidenle olduğu için… annesiydi onun bizimle olduğu zamanda gözlerinin içi gülsün istiyordu çocuk kalbiyle.
Ama diğer taraftan anne engin bir denizdi. Hayatta edinmesi gereken tüm bilgi deneyimi ondan kazanmıştı. Babasının bu konuda fakir olan beynine rağmen yaradan annesinden bu becerileri esirgememişti. Özgüven, cesaret, denemek, pes etmemek gibi birçok beceriyi annesinin ışığıyla almıştı.
Tam olarak bu sebeplerden dolayı böyle bir anneye sahip olduğu için şükrediyordu.
Bazen sorguluyordu sevgi ve nefret bir arada olabilir miydi?
Meryem evet dedi bir insanın her şeyini sevip her şeyiyle nefret edemezsiniz. Aynı bedende sevgi de nefret var olabilirdi…
Bazı çocuklar da erken büyürdü.
Müzik önerisi: https://youtu.be/aERhM81gQWc