AYVALIK, LÜMPENLİK VE GELECEK

Yayınlanma Tarihi :
AYVALIK, LÜMPENLİK VE GELECEK

Cuma akşam saatlerinde Ayvalık’a geldim. Ağbim, birader çok sevdiğim arkadaşım geldi. Yarın sabahtan birlikteyiz. Programı sen yap. Akşam da uygun bir yerde yemeğimizi yiyelim, dedi… Cumartesi sabahtan evden yürüyerek çıktık. İlk molayı Sakarya Mahallesi Avcılar kulübüne ait çay bahçesinde mola verdik. Çayımızı keyifle içtik. Oradan arka sokaktan(Edremit Caddesinden) Ayvalık merkeze doğru yürüdük. Sefa caddesine girdiğimiz de yöresel adıyla Macaron sokağına girince cadde(sokak) adeta insan kaynıyor. Sokak adeta sağlı sollu üreten insanlarımızın satılığa sunduğu güzelliklerini sergilediği bir açık hava müzesinin duruluğu ve zenginliği ile insanı adeta büyülüyor. Macaron sokağının merkezine gelince sizi en az 150 yıldır değişmeyen bir doku karşılıyor. Kahvaltımızı çayımızla, koruk suyu ile yapıyoruz. Oradan kalkıyoruz. Bit Pazarı içinden geçiyoruz. Dostlarımıza selam veriyoruz. Mekan Ayvalık’a gidiyoruz. Orada bizi huzur veren yapısıyla Mekan Ayvalık’ın güzel çalışanı Ozan karşılıyor. Osmanlı kahvemizi içerken ortamın huzuruna denk düşen müzik seçimleriyle Mekan-Ayvalık güzel bir yer…
Refik arkadaşımın çarşı da ki yerine geldiğimizde ayrılıyoruz. Ben Refik’in dükkan önünde dostlarımla sohbete kalıyorum. O ara Ufuk OVA dostum ile karşılaşıyorum. Hemen koyu bir sohbete başlıyoruz. Geçtiğimiz hafta Midilli Ticaret Odası buradaydı. İki Ticaret Odası arasında yakın gelecekte güzel şeyler olacak, diyor. Çalışma komisyonunu kurduk bile diyor. Midilli seçimlerde kazanan başkan arkadaşım, Vecdi diyor. Telefon ile aradım, kutladım. Baktım arkada müthiş bir uğultu var. Hayrola dedim. Burada kazanan ve kaybedenlerle birlikte eğleniyoruz, diyor. Bu söze takılıp kalıyorum.
Kazanan ve kaybedenlerle birlikte eğleniyoruz…
Bir toplumun gelişmişlik indeksi bu sözün içinde saklıdır. Ayvalık gibi yüzü batıya dönük en önemli yerleşim kentinde biz bu ahengi kuramadıysak oturup kendimizi yeniden gözden geçirip değerlendirmek zorundayız.
Ayvalık gibi bir kenti yönetmek çok zor olmamalı… Ancak uygulamaya gelince iş olmuyor. Niye olmuyor, buna kafa yormak gerekiyor.
Önce Ayvalık’ta olmayanları sayalım mı…
Deniz yok mu? Var…
Kentin yerleşim alanı içindeki zenginliği ile içinde bir tarihi, bir uygarlığı bir birikimi taşıyan ve yine insanın anılarını her adımda hissettiren taş evleri, sokakları, mimari anıt yapıları ve insanıyla bütünlük içinde var olan bir doku yok mu? Var…
Tabiat Parkı yok mu? Var…
Tarımsal zenginliğin ölçütü verimlilik ve tanınırlıktır. Bugün zeytinyağı dediğinizde ilk akla gelen Ayvalık’tır. Doğanın zenginliği içinde verdiği otlarıyla ve yine verimli Altınova’nın verdikleri muhteşemdir. Yok mu? Var…
Denizinin sahip olduğu zenginliği ise anlatmaya bizim kalemimiz yetmez. Adalarıyla, dalma noktaları ve denizinin verdikleriyle müthiş güzel bir yer olan ve bu bütünlükle birleşen Ayvalık bu değerden yoksun mu yada soruyu kısaltırsak böyle bir zenginlik yok mu? Var…
Ayvalık’a özgü yapısıyla özdeşleşen bir insan kitlesi yok mu? Var…
Ayvalık’a gelip yerleşen bu kültürün her noktasına birikimleriyle katkıda bulunan kenti dönüştürmeden kentin içinde birlikte dönüşe katkı sunan bu insan kitlesi yok mu? Var…
Yemek kültürü ve yine meze kültürü ile büyük bir zenginlik içinde olduğu noktası yok mu? Var…
Ayvalık’ın göç edenlerin ve mübadil uygulamanın ilk örneği anlamında kurulan bu biricik özelliği ile farklılığının farkında olmayan, olmamakta ısrar eden yönetici duyarsızlığı yok mu? Var…
Bu var olan yokları çok uzatabilirim. Bu çok önemli değil. Asıl sona sakladığım yönetici duyarsızlığı noktasında dünden bugüne hep bir sıkıntımız oldu. Bunu bir türlü aşamıyoruz.
Geçmişe dönük bir eleştiri yazmayacağım. O artık geçmişte kaldı. Biz bugüne ve yarına bakmalıyız.
Geçen hafta kentte Kent Konseyi başkanlığı ve yürütme kurulunun seçimi vardı. Sonuç gerçekten büyük bir hayal kırıklığı oldu. Hayal kırıklığını oluşturan da seçimde blok liste dayatmasıydı. Bu kent kültürünün bütününü ekip dayatması altında baskı içine alıp dar bir çerçeve de küçük olsun ama benim dediğim olsun diye özetlediğimiz o lümpenlik olarak tanımladığımız kör kuyunun içine düşen eşeğin durumunun konumundan başka bir şey değildir. Kuyuya atılacak toprakla kuyunun dolmasını beklemek belki dün ki dünyaya uygun bir çözüm yaklaşımıydı. Ancak bugünün dünyasında herşey çok hızlı yaşanıyor. Ve yine ekonomi çok hızlı dönüyor ve insanları müthiş etkiliyor. Siz kentinizin kültür envanterini çıkarmak zorundasınız. Kentinizde ki her farklı duygu ve düşünce içindeki insanları bir noktada yakalayıp yani kentinizin daha verimli ve daha yüksek kaliteyi yakalama noktasında bir masa etrafında toplayıp üretmek adına, kente sahip çıkmak adına oluşturulacak heyecanın içine herkesi katmak zorundasınız… Belediye başkanı yerel yönetim anlayışında blok listeyle hareket ettiğinde donar kalır. Hiçbir şey üretemez. Kentin başkanı değil bir kesimin başkanı olur.
Ayvalık gibi yerde iki noktanın yönetimi çok önemlidir. Birinci nokta kente gelenlerin kenti değiştirmek istemeleri adına birikimlerini doğru yönetebilmek… İkinci nokta ise bu çok çok önemli kentin zenginliklerinden günlük çalışmalarla faydalanıp anlık kazanılan paralarla günü kendi adına zenginlik içinde geçirip yarına ya kısmet diyen bir yaklaşım içinde olan işsiz kesimin yaratacağı baskıdır… Ayvalık yönetenleri ne acıdır ki bu kesimi yani bu günübirlik kentin birikimleriyle yaşayan bu kesimi üretici konuma getirmeyi ve yine kentin kültür birikimiyle uyumlu bir dönüşüm içine sokmayı hiç düşünmediler. Bu kesimi bir şekilde avucunun içinde tutan kentin gizli yada olumsuzluk anlamında birinci derece de önde görünmeyen sermayesi onları kendi amaçları için çok güzel kullandı. Gelecek günler de ekonomi de yaşanılacak her daralmada bu kesim yani işi olmayan kesim kent için büyük bir yük ve sıkıntı olacaktır. Ayvalık belediyesi bu kesimin kendisine yakınlık içinde olanları işe alarak mutlak bir çözüm sağlayamaz. Kaldı ki bu çözüm yolu sağlıklı bir yol da değildir. Dünkü lümpenlik tarifi ile bugünkü lümpenlik tarifi içinde çok değişken bir çizgi yoktur gibi görünse de olaya yakından baktığınız da bugün bu tanımın içine sosyal medya üzerinden yapılan ve an içinde etkili olan sosyal medya lümpenciliğinin çok önemli olduğu görülecektir. Sosyal medya lümpenciliğinin önemi; grup olarak hareket ederken kullanılan kalitesiz argo benzeri kelime ile karşısındakini aşağılayıcı tanımlarla susturmaya çalışırken ortalığı velveleye vererek getirilecek çözüm odaklı akıllı eleştirileri gözden kaçırılmasını sağlamak ve yapılanın doğru olduğuna o anda okuyan herkesi inandırmak noktasında ki baskısıdır. Bu baskı özellikle sosyal medya da troller üzerinden uygulanıyor. O troller de bunun karşılığında para alıyor. Görevleri sosyal medya paylaşımcılarının akıllarını çelmek ve bu merkezden doğru faydalanmalarını engellemek, özetle bilgi kirliliği yaratmak ve insanları okuma kültürü olmayan insanları yalanlar üzerinden etkisizleştirmek… Bu lümpenliği; eleştiri ve özeleştiri yapmaktan kaçınan, bilginin değişkenlik süreci içinde yenileneceğini bilmek istemeyen, ezberci ve kalıp içinde kalan, okuma kültüründen değil duydukları yada önüne konulana göre hareket eden ve bunun üzerinden sosyal medyada feveranlık etmek suretiyle ulaşabildiklerinin kafasının içini sürekli bulandırmak şeklinde özetleyebiliriz.
Sosyal medya günümüzde çok büyük bir güç. Bu önemli gücün farkında olan sermaye sınıfı buradan aleyhine yaşayacağı sıkıntıları troller kanalıyla aşmak istiyor. O isteyebilir de yerel yönetimler bu yolu kullanmamalıdır. O zaman halkıyla çatışma noktasına gelebilir. Günümüzde sosyal medya yöneticiliği ve yönetimi bu anlamda çok önemlidir.
Ayvalık halkı sosyal medyayı çok iyi kullanıyor. Yerel yönetim bu noktayı gözden kaçırmamalıdır. Sosyal medya yönetimi sığ bilgi ile yapılamaz. Yapılırsa gülünç olunur. Fayda değil zarar sağlanır. Halk bölünür. Ayvalık yarına huzurla ve daha güçlü çıkmak istiyorsa mutlaka bu gençliğini üretimin içine sokmalıdır. Üretimin içine dahil olmayan gençlik toplumun sıkıntısıdır. Kendisini bir şekilde ifade edebilmek için gerektiğinde sevdiklerini bile kötüleyebilir. Kötülüğün oyuncağı olarak çevresine olumsuzluk verebilir.
Ayvalık’ın önünde çok önemli, “Zeytin Haşat Şenliği” var. Bu Haşat Şenliğinin programı belirlenmiş olsa da bu konuda süreç üç gün ile değil öncesi ve sonrasıyla en az bir ay sürmeli ve bundan turizm sektörümüz de azami ölçü de faydalanmalıdır. Kaybedilen sezonun eksileri buradan sağlanmalıdır. Kendin önemli sorunları masaya yatırılıp tartışılmalıdır. Örneğin kentin semt pazarlarında zeytinyağı satışları çok dikkatli takip edilmelidir. Karışık yağ izlenimi veren yağların sırf fiyatı düşük diye ses çıkarılmamazlığa izin verilmemelidir. İlçe Tarım, Ziraat Odası, Ticaret Odası ve Yerel yönetim bu konuda ortak bir program dahilinde hareket etmelidir. Haşat Şenliği, bir turizm şenliğine dönüştürülmelidir.
Ayvalık gibi her noktasıyla yaşayan bir kent turizm de sadece iki ay süren yaz sezonu içine sıkıştırılıp kalınırsa bu kent çok yakın zamanda boğulur. Ve bu boğulmadan ortaya ise ne çıkar yada çıkanın içinde bizler olur muyuz bilmiyorum.
Ayvalık önümüzde ki günler içinde yaşanılacak sermaye krizi içinde liman tartışmasından önce kentin zenginliklerini nasıl daha iyi yönetebiliriz noktasında sosyal medya yöneticiliği ve yönetimi üzerinden başlayarak kentin her nefes alış verişinde bu nefes alma ve verme işleminin nasıl daha sağlıklı olur noktasında kentin bilgi ve emek envanterini çıkarmasını ve gelecek yıla çok iyi hazırlanmasının önemini yeniden önemle vurgulamak isterim…
Bunun içinde kentin içinde barış rüzgarlarının esmesi adına yaşayan seçilmiş tüm belediye başkan ve seçimlere katılmış adaylarının bir yemek etrafında buluşmasını ve yine bunu bu sefer de önemli kurum yöneticileriyle yapılmasını ve yine sosyal medya da etkin grupların yöneticileriyle birlikte yapılmasını öneriyorum. Ve son olarak da Ayvalık dışında yaşayan önemli noktalar da var olan Ayvalıklılarla bu toplantı sürecinin taçlandırılmasının önemini vurgulamak istiyorum. Ayvalık yerel yönetim atacağı her önemli adımda komşumuz Midilli adasıyla bir uyum içinde olmalıdır. Bunun içinde önümüzdeki yıl özellikle Ayvalık Halk Eğitim Müdürlüğü sergi işini Midilli adasında da açmayı düşünmeli ve bu konuda kent halkı ve idari yapı her noktasıyla destek olmalıdır. Liseler arası diyalog hemen başlatılmalıdır.
Unutulmaması gereken nokta Ayvalık birikimleri dikkate alındığında bir dünya kentidir. Adımlarını buna uygun olarak atmalıdır…
Sosyal Medyanın doğru yönetilmesiyle ve yine kentin birikimlerinin doğru yönetilmesi ve yine aykırı seslerin çok seslilik içinde var olmasına özen gösterilerek yaşamasına izin veren bir Ayvalık yönetim anlayışıyla ve insanıyla gelecek yıllara damgasını vurabilir…
Sevgi ve saygılarımla…

YORUM YAP