Aydınlanmış bilinçte; cinsiyet, ırk, dil ve din ayırımı olmaz.
Bu tür ayırımı yapanlar;
Bedeni, ruhu ve zihin yapıları aydınlanmamış olan kişi veya toplumlardır..
Çağdaş uygarlıktan besin alamamış olanların, zihin yapılarının maddi ve manevi
görünümü, sorgulama ve özgür iradeyle asla örtüşmez.
Bu tür toplumların,yol haritalarında, acılar ve karanlıklar vardır..
Böyle bir yol haritasını benimsemiş olanlar:
Cehaleti de, bir yaşam biçimi olarak seçmiş olmaktadırlar.
Yönetimde, Kral’a boyun kırar,
yoksulluklarını ve acılarını hep kadere bağlarlar.
Tarikat Şeyhi’ni, tanrısal bir güç olarak görürler.
Hele, Şeyh’in, bir el dokunuşu ile de;
kronik hastalıkların şifa bulacağına,
çocuğu olmayan bayanların hamile kalacağına,
Timsahın yuttuğu çocuğu, anasına geri verdireceğine,
kayadan su çıkartacağına,
kuvvetli bir üfürükle de yağmur yağdıracağına,
muska yazdırarak, koronaya yakalanmayacağına,
yakalanması halinde ise;
kendilerinde, bir iman eksikliği olduğuna inanırlar.
Çünkü, bu tür kişilerin zihin yapıları;
laik eğitim ve çağdaş bilgilerle değil, hurafelerle doludur,
Düşünme ve sorgulama yetenekleri artık yok olmuştur.
Tek bilgi alma kaynakları;
Şeyh’in söylemlerini dinlemek ve ona iman etmektir.
Böylesi bir ruh halinde olan kişiler;
daha, oyun çağındaki çocuklarını,
Tarikat şeyhlerinin dergahına teslim ederler.
Hiç akıllarına gelmez.
Bu tarikat şeyhi nasıl olunur?
İslam’ın, temel öğretilerinde, tarikatlar ve şeyhlerin yeri var mı diye?
Çünkü, siyasallaştırılmış inanç,
laiklik karşıtı olan iktidarların da işini kolaylaştırmaktadır.
Üç sene önce, rektör yardımcısı olan, bir profesör dememiş miydi
Türkiye’nin kurtuluşu eğitimsiz cahil halkta diye..
Tarikat evlerinde, çocuklara yönelik cinsel istismar olaylarında; ;
Diyanet İşleri Başkanlığının sorumluğu;
Çocuğa, cinsel istismarda bulunan şeyhleri lanetlemekle yetinmemelidir.
Cehaleti, kendilerine yaşam şekli seçmiş ve yaşamlarına dair gerçekleri,
Şeyh’in vaazlarında arayan bu insanlara,
İslamda, tarikatların ve şeyhlerin yeri olmadığını anlatmalıdır.
SONUÇ:
Deneye dayalı bilimsel öğrenmenin yoluna, inancı da yerleştirmek
ve bilimle dini, eşdeğer olarak görmek, toplumda çelişkilerle dolu,
yeni bir nesil yaratmış olursunuz.
Deneye dayalı, bilimsel bilgilerle donatılmış aklın egemenliğini esas
alan toplumlar ise; gelecekte var ve varlıklı olacaklardır.
Dünyadaki gelişmelere bakarak;
Tarikat kapılarında dolaşarak,yarını baştan tanımlamak mümkün değildir.