
“O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için, Ona çok uzaklardan bakmak gerekir.” Claude FARRER
Asırları aşan ATATÜRK, kurduğun Cumhuriyetin birinci 100. yılını ulusça büyük bir coşkuyla, onurla, gururla kutladık. Onurluyuz, gururluyuz çünkü emanet ettiğin Cumhuriyetin çocuklarıyız.
Bağımsızlık ve özgürlüğün anlamını bilen ve tarihinin her döneminde bağımsız ve özgür yaşamaya aşık bir milletin ferdi olarak, bizlere bu duyguları yaşattığınız için sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır.
Cumhuriyetimizin ikinci 100 yılına umutla girdik. Atatürkle yaşamanın, Cumhuriyetle yaşamanın, çağdaş uygarlığı aşmanın kararlılığındayız.
Bugün 10 Kasım. Acı bir gün!
Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 85.yılı…
Yoktan var edilen bir ülkenin, bir milletin iliklerine kadar hissettiği milli yas günü…
Acımız ve üzüntümüz ilk günkü gibi yerinde…
85 yıldır, seni unutturmaya çalışanlarla, anlamayanların arasında yalnız kaldık…
Yalnızlığımıza bakmadan, acımızı ve üzüntümüzü unutmadan, kuvvete dönüştürerek aklın ve bilimin rehberliğinde, gösterdiğin hedeflere hiç duraksamadan yürüyoruz, yürümeye de devam edeceğiz.
Bugün ülkemizde yaşananlara baktığımızda görülmez bir el, bizleri 100 yıl önce, ulusça yaşadığımız zor günlere götürmeye çalışıyor gibi…
Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamayıp, üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması hukuk devletinde yaşanacak bir durum değil. Sanki; Yargıtay eli ile hukuk devletine son dokunuş girişimi !…
Oysa, Samsun’dan İzmir’e cumhuriyetimizin temelleri hukukla atılmıştı.
100 yıl sonra gelinen nokta kabul edilir gibi değil… Bunlar yaşanırken,
Seni nasıl analım?
Aziz vatanın kalelerinin burçlarında, yabancı bayrağı dalgalanmıyor ama, her biri bir kale olan fabrikalarımızın gönderlerinde yabancı şirketlerin flamaları dalgalanıyorken,
Seni nasıl analım?
Sadık dostumuz kara toprak üretimden koparılırken “Askıda ekmek var!” kampanyalarına “kutsallık” kazandırılarak yaygınlaştırılırken, milletçe yoksullukta buluşmaya yelken açmışken;
Seni nasıl analım?
Limanlarımızdan -yer altı yer üstü zenginliklerimize, ormanlarımızdan- dağlarımıza, derelerimizden – oto yollarımıza vb. kaynaklarımıza, dün kovduklarımız bugün ortak olurken;
Seni nasıl analım?
Eksiği ile, gediği ile demokratik ortamlarda yapılan seçimlerle, ülkenin ve milletin geleceğini emanet ettiklerimiz, iktidarlarını sürdürebilmek için; Din gibi temiz bir duyguyu politika gibi kirli oyunlara alet ederek, şeyhleri, dervişleri, müritleri ve mensuplarını çoğaltarak, onlarla kol kola, laik demokratik cumhuriyetimizin kazanımlarını aşındırırken, geleceğimiz olan çocuklarımız 4-6 yaş grubundan başlayarak tarikat ve cemaatlerin insafına terk edilirken, Okullarda ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesi kapsamında cemaat ve tarikat mensupları derslere girerken, Milli Eğitim, milli olma özelliğini yitirmişken, Millet dinini doğru öğrensin diye kurduğun Diyanet,
Seni yok sayarken;
Seni nasıl analım?
Milli hakimiyetin, hilafetten üstün, hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu bir süreci yaşarken, çeşitli yöntemlerle, milletin hakimiyeti elinden alınmaya çalışıldığı bir dönemde,
Seni nasıl analım?
Alnında cumhuriyetin istikbalini aydınlatan mühendislerin, ‘kovulan’ doktorların, bilim adamların ve daha niceleri geleceklerini, umut bağladıkları anavatanlarında değil de yad ellerde aramaya yönelmişken;
Seni nasıl analım?
“Yurt’ta Barış, Dünya’da Barış” diyerek barış adasına çevirdiğin kutsal vatanın çevresinde, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın değişik yerlerinde en barışçıl silah olan insan haklarının tanklarla çiğnendiği, barışın yok edildiği, Gazze’de insanlığın imha edildiği; yerlerinden yurtlarından olan 8-10 milyon sığınmacının ülkemize gelmesiyle iç barışın tehdit edildiği bir süreci yaşarken,
Seni nasıl analım?
“Memleket işlerinde, millet işlerinde gerçek işlerde duyguya, hatıra, kardeşliğe, dostluğa bakılmaz.” demiştin. Genç cumhuriyetimiz de , kimsesizlerin kimsesi olmuştu. Ne yazık ki günümüzde bilimden, liyakatten uzak olan, yandaştan, paydaştan gayrısı bizden değildir. Ya taraf olacaksınız ya bertaraf anlayışının etkin olduğu dönem yaşanırken,
Seni nasıl analım?
Bütün bu yaşananlara rağmen asla umutsuz olmadan, Cumhuriyetimizin ikinci 100 yılında, Atatürk gibi düşünüp, çok çalışıp memleketimizi dünyanın en gelişmiş ülkesi yapma görevimizi ulusça yerine getirdiğimizde;
Seni işte o zaman anacağız!
Büyük Atatürk aramızdan ayrılışının 85.yılında sana olan sevgimi, bağlılığımı bir kez daha sunuyor, saygı ve minnetle anıyorum. Huzur içinde uyu.
10 Kasım 2023
Ayhan Öztürk