İnsanın derdi anlaşılmaktı.
Geceye sürprizle başlamıştı. Bir yürek tarafından anlaşılmanın mutluluğunu yaşadı. Günü geriye doğru saydı. Gün içinde ne kadar anlaşılmıştı ya da ne kadar anlamıştı. Dinlediği herkesin derdi anlaşılmaktı.
İnsanların ne kadar çok konuştuğunu fakat ne kadar az anlaşıldığını bir kez daha teyit etmiş oldu.
Öncelikle fark etmeden iyi bir gözlem yeteneği kazandığını, öngörülerinin eskiye göre daha sağlam olduğunu düşündü.
Bugün ki gördüğü en önemli şey insan gözlerinde ne çok duygu barındırabiliyordu.
Hüzün,
Mutluluk,
Öfke,
Geçmiş,
Umutsuzluk,
Umut,
Kaygı,
Pişmanlık,
Çaresizlik,
Gözlerdeki bu duyguyu görebilmek için gerçekten anlar, anlayabildiğiniz anlar gerekiyordu. Kadın bugün gördüğü gözlerde bolca anlaşıldığını, sevgiyle beklendiğini, çokça özlendiğini gördü.
Gözlerde gördüğü en güzel duygu ise sevgi idi. Sevgi her şeyi güzelleştirdiği gibi, gözleri de ışıl ışıl bir hal veriyordu. Seviyordu kadın karşısındaki ışıltılı gözleri…
İnsan çoğu zaman bu ışıltıyı öyle kaybediyor ki tek dileği sadece anlaşılmak oluyor. Çoğu zaman da anlayamıyoruz. Düşündüğümüzde;
Bazen eş, eşini anlamıyor,
Bazen ebeveyn çocuğunu,
Bazen çocuk ebeveynini,
Bazen arkadaş arkadaşı, bazen öğretmen öğrencisini,
Bazen abla- ağabey kardeşini, kardeş ablasını ağabeyini anlamıyor. Bu liste o kadar uzayıp gidiyor ki…
Hepsinden önemlisi insan kendini ne kadar anlayabiliyor.
Aslında kendimizi kendimiz anladığımız da hayat anlamlı bir hal kazanıyor.
Kişi kendini anlamaya başladığında hayatta, çevresindeki olaylar ve insanlarla olan ilişkileri de bir hal almaya başlıyor. Yoksa anlamsız bir düğüm haline gelip geçiyor yaşam.
Seçeneklerin anlayıp ve anlaşılmamakla sınırlı olmadığını düşündü. Kendine göre en tehlikeli durum ise anlıyormuş gibi yapmaktı. Anlatan taraf anlattığı an çok mutlu anlaşıldım diyor, ilişkinin ilerleyen sürecinde anlaşılmadığını görüp üzülüyor. Zamanla beklediği anlayışın gelmediği gördükçe yıkılıyor. Bu hayata, mutluluğa, başarıya daha birçok duruma inancını kaybetmesine neden oluyor. Diye düşündü.
Gününü düşündü yine bol dinlemeli bir gündü. Çevresindekilerin anlatacakları çok ama çok şey vardı.
Ne anlattıklarını merak ediyorsanız hemen söyleyeyim. En çok anlatılan şey hayal kırıklıkları, geçimsiz ilişkiler, özgüvensizlikler, hayata dair karamsarlıklar, yaşanan başarısızlıklar, ara ara mutluluklar ve heyecanlar.
Akşama doğru anlaşılmayı özlemle bekleyen bir çift göz ile yine karşı karşıyaydı. Tüm sıkıntılarını tek tek döktü.
Bir çift gözlerinin içine bakarak;
“Çok öfkelenmiştim,” dedi.
Kadın bir çift göze, “hayatını değiştirmek istiyorsan o anlar çok ama çok önemli,” dedi.
“O an bir dur, düşün şu an yapacağın davranışın ya da kuracağın cümlenin hayatında gerekli olup olmadığını düşün ve sonra devam et,” dedi.
Bir çift göz sordu. O anı nasıl anlayacağım? Kendimi nasıl durduracağım?
“Basit,” dedi.
“Önce kendini kendin anla”
Müzik önerisi: https://youtu.be/UMxZqbyREEg