Bu söyleşim iki kutlu bayram arasında bayramlık olsun istedim. Alıntılarla beslenen düşün dünyamız, her gün yeniliklerle güncelleniyor, yenilere yelken açılıyor. Bizler de keyif aldıklarımızı okuyor, keyif almadıklarımızı çöpe taşıyoruz.
Yazlıkçıların yazlıklarını, otel, motel tatilcilerinin, dinlence alanlarını seçmeye çalıştıkları bugünlerde, işin aslı nedir bir de olup bitenlerden aktaralım?
Bir dostum aktardı uzaklardan.
“Varsıl bir gezgin Akdeniz sahil kasabalarında bir otele girer. Resepsiyona 500 avro bırakır. Yukarı çıkıp odalara bakmak ister. Odaları beğenmezse, parasını geri alacağını söyler…
Gezgin yukarı odalara çıkıp yavaş yavaş, odaları kontrol gider. Bu arada otel sahibi gelir, resepsiyondan 500 avroyu alıp, aceleyle kasabanın kasabına koşar. Biriken borçlarını kapatır. Kasap, otelciden aldığı paraylı, çiftçiden aldığı veresiye malın ücretini öder. Çiftçi sevinçle doğruca benzin istasyonuna giderek; elindeki parayı traktör için aldığı yakıt parası olarak öder borçtan kurtulur.
Benzin istasyon sahibi, hayat kadınıyla kaldığı otelin parasını ödemek üzere otele gelir, borcunu kapatır.
Otel sahibi daha resepsiyona gelen 500 avroyu almadan, gezgin odaları beğenmez, parasını alıp çekip gider.”
Şimdi tüm bu anlatımdan sonra, kasabalı vatandaş borçsuz, mutlu mesut ve bahtiyar görünür. Her şeyimiz güllük gülistanlık. Sizce bu nasıl olur? Oluyor demek ki, yaşasın veresiye, öderim gelesiye.
Allah bana, ben sana.
Şiirlere şarkılara konu olur;
“ Veresiye yaşıyoruz kardeşim veresiye…”
Aşk veresiye, sevda veresiye, hava veresiye su veresiye, toprak veresiye, deniz veresiye, yaşam veresiye….
Vatandaş direnir;
“ …Her günün bir başka böyle aşk olmaz
Çoktan küstüm aşka canım dayanmaz
Saz başka söz başka söyleyip durma
Boş yere ısrar etme veresiye olmaz .” Zafer Peker
***
OĞUZ dillendirir kendini;
“ Hep haklıymışım gibi söylerim kendime
Geçiyor ömrüm hep veresiye ve ben
Yaşamak istiyorsam doyasıya
Bitmez tükenmez heves ile, sevmeliyim ölesiye
Bu da benden bana küçük tavsiye
Doyasıya yaşadım, ölesiye sevdim
Alacak bırakmadım, borçlarımı ödedim
Gitmek vakti geldiğinde ardıma dahi bakmadım
Uğurlar olsun, gidiyorum, hiç pişmanlık tatmadım.
VERESİYE YAŞAMAMAK için.” Oğuz Gökmen
***
Sahibi olduğumuz, ya da sahibi olduğumuzu sandığımız tüm güzellikleri; toprağımız, suyumuz, havamız yer altı ve yer üstü ısı ışık kaynaklarımızı hovardaca tüketirken, mirasyedi gibi davranışların bize egemen olduğunun farkında değiliz.
Bu güzellikler bize atalarımızdan miras değil, çocuklarımız ve torunlarımızdan aldığımız veresiyeler. Bunu anladığımızda araba yoldan çıkmış oluyor.
Bir veresiye söz yazayım; ” Deveyi yardan uçuran bir tutam ot…” imiş.
Biz dünyalıyı aldatan günlük özenti ve heveslerimize bir virüs meydan okudu.
Hepimiz sokaklarda; insan, insandan korkar, insan, insana uzaktan bakar oldu. Bakışlar iç acısı, davranışlar sudan çıkmış balık misali alıklaştı. Vatandaşa selam veriyorsun sanki küfretmişsin, bel bel insana karşılık veriyorlar. Kusur mu işledim diye kendini sorguluyorsun? İnsanın, insandan sakınır korkar hale gelmesinin kökeninde yatan asıl gerçekleri tanımadan ön yargılı olmamamız gerekir.
Davranış bilimi uzmanları diyor ki; “İnsan hafızası, unutma ile sakattır(Nısyan ile malüldür). Durum böyle olunca; insanın, kendi kendine yaptığını cümle alem toplansa yapamazmış * İ D U R A K İ *, Boşuna kafanı yorma. Varsa dağarcığında bir şeyler veresiye satma, beyninin ve sağlığının karşılığı olarak peşin peşin paylaştır bedava…
Vatandaş bekliyor bayram sonunu, torbadan, civciv çıkacak kuş çıkacak mı diye. Boş hayallere kapılıp dünyanın zilli çanlı kervanına takılmayınız. Tedbir Allah’u tedbir, tekbir Allah’u tedbir elden bırakılmamalı.
İnsanımızın yaşamı her değerin üstünde, bu topraklara kök salmış düşünce üstadı ŞEYH EDEBALİ DİYOR Kİ; “İNSANI YAŞAT Kİ; DEVLET YAŞASIN…”
Yaşamın veresiyesi yok, peşin peşin herkes kendi hakkını alacak yaşamdan….