Kimi okuyorum biliyor musunuz?..
Kimi?..
Atilla İlhan’ı..
Karşıyaka dan İzmir’e vapurla geçerken aklına düşmüş üstadın..
Nasıl düşmesin ki..
Hele duygu adamıysan onun gibi..
Sözcükler bazen göz yaşına karışır sel olur akıverir …
72 yılının bir 6 Mayıs sabahı İzmir’in üzerine simsiyah bulutlar çökmüş..
Üstad vapurda kendi kendine mırıldanır ..
“Şenlik dağıldı acı bir yel kaldı bahçede yalnız
O Mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O Mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız..
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyratlığı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı”
Ve..
Deniz’in hırçın dalgaları arasında o vapur iskeleye yanaşır…
Atilla İlhan’ın gözlerinden yaşlar akarak sözcüklere döktüğü o “genç adamlar”gitmişlerdi gerçekten..
Hemde erkenden..
Gecenin sessizliğine imza atmışlardı..
Adı “Deniz”olanın babasına yazdığı mektup “son mektup”tu..
Oğul dan babaya yazılan “o” son mektup..
Tarifi mümkün olmayan ne acıdır o satırlar..
Diyordu ki babasına..
“Oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. O bu yola bilerek girdi ve sonucunda bu olduğunu biliyordu.Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum”
Sonra..
Sonrası malum..
Aradan 47 yıl geçti..
O dönemin en hızlı sağcıları,solcuları bugün birlikte sohbet ederken sadece “Baba” değil;
Demek ki ki herkes anladı..
Ama iş iş’den çoktaaan geçti..
Ne zor şeymiş anlamak..
Kimler gitti…Ne fidanlar yitirildi..
Hem sağdan,hem soldan..
Oysa..
O kadar kolay ki anlamak ve anlaşmak..
Hep birlikte “insanca”yaşamak..
Sonra “o” şiir bestelendi şarkı oldu..
Rahmetli Ahmet Kaya’nın yorumu ile dillere pelesenk oldu..
“Müjgan’la ben ağlaşırız “derken hep onları hatırladık…
“Müjgan’la”derken de hep bir kadını düşledik…
Oysa ..
Müjgan diye biri yoktu..
Sicim gibi süzülen yaşların tutunamadığı kirpiklerdi “o” müjgan..
1972 – Tanyol KIPÇAK
